Vedat Muriqi ve Mevlüt Erdinç’in yokluğunda en uçta Alper Potuk atak yönüne göre kanatlara desteğe giden bir rolde oynadı. Son haftaların formsuz ismi Garry Rodrigues’i hamle oyuncusu olarak düşünen Ersun Yanal’ın Alper’i sahaya sürmesi sezonun en büyük sürprizlerinden biri. Bulduğu şansı defalarca elinin tersiyle iten, fizik olarak lig seviyesinin altındaki Alper tüm bunlara rağmen ilk yarı boyunca hocasının ondan istediği görevi başarıyla yerine getirdi. Özellikle Victor Moses’ı kaleciyle karşı karşıya bıraktığı pas, onun bu maç özelindeki görevini iyice gözler önüne seriyor.
Ersun Yanal’ın oyun anlayışında savunmayı öne kurmak yeni bir strateji değil. Büyük takımların genlerinde zaten bu anlayış ana planın bir parçasıdır. Ancak ligin en zorlu deplasmanlarından birinde bu plana bağlı kalmak alınabilir bir risk miydi işte ondan emin değilim. Adis Jahovic’i savunmanın arkasına kaçıran ev sahibi ekip bu yolla 2 defa Altay’la karşı karşıya pozisyon yakaladı.
İlk yarı genelinde iki takımın oyuncuları da hakemin işini bayağı zorlaştırdılar. Oyuncuların hakem üzerinde baskı kurmaya çalışmalarının sebebi yüksek nabız mı yoksa hocalarının talimatı mı bunu sanırım asla öğrenemeyeceğiz.
Biraz da maçın son bölümüne girildiğinde Fenerbahçe’nin yaptığı değişiklikler hakkında yazmak gerek. Beraberlik halinde kaybedilecek 2 puan var üstüne bir de penaltı kaçırmışsın yani galibiyete oyun olarak olmasa da sonuç olarak yaklaşmışsın ancak zirvedeki puan farkının bu kadar az olduğu bir sezonda sahadan eli boş ayrılmak istemezsin. Yani 3 puana giderken puansız ayrılma ihtimalindense cepteki 1 puan bu maç özelinde kabul edilebilir. Geçen haftalarda olduğu gibi sahadan 3 puanla ayrılmak Victor Moses-Garry Rodrigues ikilisinin insafına kalmış durumda. Fenerbahçe’nin bu sezonki en büyük sınavı bu.
Son olarak Zanka’nın yükselen performansına bir parantez açmak gerekiyor. Serdar Aziz’le birlikte oynamaya başladıktan sonra o da kendini buldu.