Kendimizi bildik bileli siyasetin içerisindeyiz, Ülkü Ocakları günlerimizden başlayan süreçte bir siyasi partinin ilçe yönetim kurulu üyeliği ile başlayan yolculuk ilçe başkanlığı, Meclis üyeliği, Milletvekili adaylığı, İl başkan yardımcılığı ile geçti halen daha devam ediyor.
Geçen 30 yıllık zaman dilimi içerisinde sürekli sahada vatandaş ile el ele gönül gönüle olan birisi olarak hemen her siyasi partiden arkadaşlarımız oldu, gün oldu dünya görüşü bize tamamen ters olan siyasi partilerin yöneticileri ile bir araya geldik, gün oldu fikirlerimizin uyuşmadığı siyasi partilere biz misafir olduk.
Aradan geçen 30 yıllık zaman dilimi içerisinde dünya görüşü, siyasi fikri ne olursa olsun .evremizdeki hiç kimse ile tartışmaya girdiğimizi yada “sen neden böyle bir dünya görüşüne sahip partidesin.?” diye sorduğumuzu hatırlamıyoruz.
Türkiye 15 gün sonra sandık başına gidecek 15 gün sonra bu saatlerde kimin cumhurbaşkanı seçileceği TBMM’de var olan 600 milletvekilini hangi siyasi partilerin kazanacağını tam anlamı ile öğrenmiş olacağız.
Türkiye çok partili siyasi hayata geçtiği 1950 yılından itibaren seçime gidiyor, Seçmen dünya görüşünü benimsediği ama daha çok kendisini ikna eden liderin başında olduğu siyasi partilere oy verip iktidar yapıyor, icraatından memnun olmadığı partileri de muhalefete gönderiyor.
14 mayıs tarihinde hepimiz geçmiş dönemlerde olduğu gibi sandık başına gideceğiz, ülkeyi yeni dönemde idare edecek siyasetçileri seçeceğiz, seçim akşamı seçilenler sevinecek seçilemeyenler ise üzülecek.
Ancak ertesi sabah itibarı ile hayatımız yine olduğu yerden devam edecek, işi olanlar kurumlara gidecek, emekliler torunlarını sevecek, yan komşumuzdan yine tuz isteyeceğiz, başka siyasi partilere mensup olsalar bile onların düğünlerine katılacağız, Hayatını kaybeden komşularımızın cenaze namazlarında birlikte saf tutacağız.
Şu sıralar tüm siyasi partilere mensup adaylar ve yöneticiler sahada canlarını dişine takmış koşturuyor, partilerine yada kendilerine bir oy daha kazandırmak adına koşturan adaylar belli zamanlarda iyiden iyiye politize olmuş diğer partililer tarafından sözlü tacizlere maruz kalıyor, üzülüyorlar.
Hepimiz biliriz ki “Sevgide serbestiyet, saygıda mecburiyet” şeklinde bir anlayış var bunun anlamı “karşınızdakini sevmeyebilirsiniz ancak saygı göstermek gibi bir mecburiyetiniz var” şeklindedir.
Hayatımızı saygı çerçevesinde devam ettirebilirsek hem biz rahat ederiz hem de çevremizdekiler..