Şehr-ül Yalan mı, yoksa Şehr-ül Emin mi?

İnsanlık tarihi kadar eski bir uğraş olan yönetimin en önemli amacı, insanı mutlu etmek ve insana iyi bir gelecek sunmaktır.
 

Bu amaca matuf olarak yönetim, insanoğlunun emrine sunulan nimetlerin, belirli bir ahenk ve nizam içerisinde insana en ekonomik, en kaliteli, en verimli ve en kolay yoldan ulaştırılması için tarihten günümüze kadar değişik adlar altında ortaya çıkmıştır.

Bugün merkezi yönetim ve yerel yönetimler olarak adlandırdığımız yapılar bir bütünün parçaları olarak organize edilmişlerdir.

Yerel yönetimleri biz bugün belediye olarak adlandırıyoruz.

Bu yönetim organizasyonunun asıl amacı şehir’e ve şehirliye hizmet etmektir.

Bu yönetim organizasyonunu yöneten kişiye, doğru bir ifadeyle eskiler şehr-ül emin diyorlar. 

Biz ise bugün belediye başkanı olarak ifade ediyoruz. 

Yani şehrin en emin kişisi, yani elinden, dilinden, belinden emin olduğumuz, yönetim becerisi ile kendini ortaya koymuş ve ispat etmiş kişilere verilen bir unvan olarak adlandırıyoruz.

Ve bu yüzden belediyelerin sevk ve idaresi için, toplumun yerel nitelikli ihtiyaçlarının karşılanması ve yaşanılabilir şehirler inşa etmesi için her beş yılda bir belediye başkanları seçiyoruz. 

Kırsaldan şehirlere göç arttıkça, şehirlerdeki nüfus kalabalıklaştıkça şehirlerdeki rant oranı arttıkça, algıların olguların önüne geçtikçe belediye başkanlarına addedilen şehr-ül emin sıfatı gittikçe değersizleşti.

Şehrikendi tapulu malı gören, şehirde yaşayan insanları maraba olarak telakki eden, şehirlerin rantını bir avuç seçilmiş zümre arasında paylaşan bir zihniyet belediyelerde boy göstermeye başladı.

Kendilerine şehr-ül emin sıfatı nedeniyle teslim edilen kamu kaynaklarını (beyt-ül mal), toplumun ortak faydaları doğrultusunda tasarrufta bulunmak yerine, kamu malıyla ağalık yapma aşkı depreşir oldu. 

Bu aşk yüzünden, her türlü yalan, her türlü hokkabazlık, her türlü hakkın ve hukukun etrafından dolaşma, her türlü illüzyon mübah oldu, beceri oldu, yetenek oldu, başarı oldu. Şehr-ül Emin Şehr-ül Yalan oldu.

Duruma göre bazen şehr-ül ağa da oldu.

Aşk çekicidir, insanları cezbeder. 

Bu aşk, şehirlerin rantını paylaşma aşkı, bu aşk şehirleri yönetmek için geliştirilen makam mevki tevzi aşkı…

Ağayı en iyi kim onore eder, şişirir, pof poflar ise en büyük mazhariyete onlar erişmiş olurlar.

Tabi burada her devirde dalkavukluk ve yalakalık sanatıyla teberrüz etmiş kişilerin şansı bu işe yeni soyunan adaylardan fazla olacağı aşikâr. 

Burada ki tılsım kiminin gözyaşında, kiminin edebiyatındaki methiye ustalığında, kiminin oturduğu postunda, kiminin arkasındaki dostunda gizli. 

Ağanın eli tutulmaz yeter ki istemesini bil. Umulur ki her keseye yetecek bir kaynak, herkese verilecek bir mevki bulunur. Bulunamazsa işte orada algıları yönetmek sanatı devreye girer.

Oysa Şehr-ül Emin olmak; hakkı bilmek, hakkı gözetmek, hakkı dağıtmaktır. 

Tüyü bitmemiş yetimin hakkının bulunduğu “beyt-ül malı” amacı dışında kullanmamaktır. 

Kendilerini o koltuğa layık gören irade ve seçenlerin iradelerini doğru okumaktır. 

Ye, iç, gez, oyna belediyecilik anlayışı yerine, okuyan, üreten, geleceğimizi inşa eden bir neslin yetişmesi için imkânlarını seferber eden bir belediyecilik anlayışını benimsemek olmalıdır. 

Şehrin ruhuna, milli kimliğine uygun rant kaygısından uzak bir yapılaşma ortaya çıkarmaktır. 

Kültürel faaliyetler adı altında bu milletin kültürel kodlarına aykırı faaliyetlere oluk oluk kamu kaynağını harcamamak demektir. 

Kurum kültürünü oturtup, kurumsallaşmasını tamamlamış, hizmetleri kişilere bağlı olmaktan çıkarılmış belediyeler bırakmaktır.

Bizler, sizin şehr-ül emin olma sözünüze güvenip o hizmet makamına gelmeniz için kimimiz duamızla, kimimiz gayretlerimizle destek olduk bir anlamda kefil olduk. 

Bizler sizi Şehr-ül Ağa, Şehr-ül Yalan seçmedik, Şehr-ül Emin olmanız için seçtik.

​Turan ÇEVİK

#amp-auto-ads