Koronavirüs dolayısı ile mecburen kapandığımız evlerimizden dışarıya çıkamıyoruz, Daha önce bütün ev halkını süresiz bir şekilde 7/24 bir arada kalmaya zorlayan böylesi bir felaket ile karşı karşıya kalmayan aileler gözleri önünde büyüyen askerlik çağına gelmiş erkek çocukları ile gelinlik çağa gelmiş kız çocuklarının huyunu suyunu böylelikle yeni baştan öğrenmek durumunda kaldılar.
Nüfusu kalabalık olmayan aileler için fazla bir sıkıntı yok, zira kalabalık olmadığından mecburi ihtiyaçların giderilmesi adına herkes bir birine biraz daha müsamaha gösteriyor ancak kalabalık ailelerin bu süreçte psikolojilerinin bozulmaması adına olağanüstü bir tahammül gösterdiklerini biliyoruz.
İşte böyle bir süreçte Evde kalmak gibi bir mecburiyet olduğundan ilk anlarda tüm aileler birlikte televizyon seyretmenin herkes için akıllıca bir fikir olduğu konusunda birleştiler, İlk anlarda herkes “Ama benim bu akşam dizim var” diye ısrar ettiyse de salgın dolayısı ile dizi film çekimlerinde de ara verilince “senin dizin, benim dizim” kavgası da kendi kendine ortadan kalkmış oldu.
Diziler üzerinde yoğunlaşacağı düşünülen çatışmalar bir şekilde ötelenince bu kez tüm hane halkı “hadi gelin hep birlikte sinema seyredelim” noktasında birleştiler, 5-6 nüfuslu bir ailede herkesin sinema zevki aynı olmayacağından ilk anda dizilerde olduğu gibi ufak tefek tartışmalar yaşandıysa da sonunda izlenecek sinema filmleri de bitince bu macera da aşağı yukarı sonlanmış oldu.
Sinema seyretmenin de sona erdiği zamanlarda bu kez kitap okuma serüveni başladı, Evlerde zaten zaman bol bunun üzerine tüm televizyon kanaları, radyolar, internet siteleri sabah akşam “şu kadar kitapta yüzde 50 indirim, bu kadar kitapta yüzde yetmiş indirim” diye reklam yapmaya başlayınca yurt genelinde var olan kargo şirketlerinin nerede ise yüzde doksanlık bir bölümü yayınevleri ile kitapseverlerin verdikleri ev adreslerinde çalışmaya başladılar.
Birkaç gündür dikkat ediyoruz Koronavirüs vesilesi ile evde kalan yurdum insanı yayınevlerinden aldıkları kitapların okunma işini de büyük oranda tamamladıklarından olsa gerek daha çok cep telefonları aracılığı ile toplu telekonferans konuşmalarına yönelmek zorunda kaldılar.
Dikkat edilirse insanı evde tutacak olan ne kadar meteryal varsa aşağı yukarı tek tek kullanılmış durumda, Normal şartlarda kış mevsiminde olsak, hiç durmadan yağmur yağsa kar yolları kapatsa bu durum Evde kalanlar için bulunmaz bir nimet olacak.
Ancak şu sıralarda Nisan ayının ilk yarısını bitirmiş durumdayız, havalar her geçen gün biraz daha ısınıyor, Evde bir noktadan sonra kendisini hapsolmuş olarak gören insanlar sıcak havalar dolayısı ile de artık evlere sığamaz duruma geldiler.
Bu kadar olup bitenden sonra muhtemelen 83 milyon Türk insanı bütün bu yaşadıklarının bir rüya olduğunu sabah uykudan uyandığında gördüğü bu rüyadan daha doğrusu kabustan kurtulacağını düşünüyor ve Koronavirüs öncesi hayatına da kaldığı yerden devam etmeyi ümit ediyor.
Hayatta kalabilmek adına başta evde kalmak olmak üzere önerilen tüm tedbirleri yerine getirmeye çalışan ve bir aydan fazladır evden çıkamayan insanımızın bu rüyadan uyanıp uyanamayacağı eğer uyanacaksa bu tarihinin ne zaman olacağı ile ilgili herkesin kafasında çeşitli sorular var.
Bizimde dileğimiz rüya gibi gelen ancak yaşamak zorunda kaldığımız bu kabus gibi anların bir an önce sona ermesi, Bu salgın çıkıncaya kadar birbirleri ile savaşan ülkelerin tamamının da şu sıralar karşılarında tek düşman olarak gördükleri Koronavirüs salgınından kurtulmak adına verdikleri mücadeleyi de an be an takip ettiğimizden bize de rüya gibi gelen bu günlerden kurtulacağımız zamanın bir an önce gelmesi en büyük dileğimiz.
Aksi takdirde rüyadan yani kabustan kurtulma süresi uzadıkça rüyanın bedeli de her geçen gün yükseliyor.