Geçtiğimiz hafta sosyal medyada dolaşan bir yazı, malesef bizim toplumumuzda da var olan bir davranış bozukluğuna işaret etmekteydi. Sözkonusu yazı aynen şöyleydi;

"İsveç'te bir kızla ilk defa buluşmuştum. Muhabbet ediyoruz, kız sevdiğim filmleri soruyor, okuduğum kitapları soruyor, gezdiğim ülkeleri soruyor, ama bir türlü işimi sormuyor.

Ben alışmışım tabi Türklerden, ilk defa tanıştığın birine "adın nedir" diye sorulduktan sonra, hemen ardından da "işin nedir" diye sorulmasına.

Yok abi, döndük dolaştık sevdiğimiz yemeklere falan geldik, kız hala bir türlü "sen ne iş yaparsın" diye sormuyor.

En son ben sordum, dedim ki, "Ya, her şeyi sordun da, sen ne iş yaparsın diye sormadın, neden?"

Kız dedi ki;

"Ne iş yaptığını sorarsam, dolaylı olarak, sosyal statünü ve kaç para kazandığını da sormuş olurum, ayıptır. Ben paranı, statünü merak ettiğim için değil, seni merak ettiğim için buradayım"

O gün anladım ki, bizde kast sistemi var arkadaş...

Hatta bir atasözümüz bile var, "davul dengi dengine" diye...

Başka bir gün yüksek mühendis bir amcayla tanıştım. Bir sürü projeler yapmış; tüneller, köprüler, havaalanları vs.

"Senin yaşında oğlum var" deyince, "O da mühendis mi" diye sordum.. "Hayır işçi, duvar ustası" dedi. Dedim ki, "Nasıl olur, mühendisin oğlu işçi mi olur? Bizde olsa babam döve döve okutur, mühendis yapar"

Adam kızdı ve "Niye öyle diyorsun, benim oğlum çok iyi bir duvar ustasıdır. Zorla kötü bir mühendis olacağına, isteyerek iyi bir duvar ustası olmasını tercih ederim" dedi.

Oğluyla gurur duyan adamın sözleri üzerine, kendimden utandım...

Utandım; çünkü toplum olarak yanlış yolda olduğumuzı farkettim. Bizde, mühendisin oğlu gerekirse zorla, kötü bir mühendis yapılır, ama asla iyi bir duvar ustası olmasına izin verilmez.

Bir kez daha anladım ki, bizde kast sistemi var arkadaş..."

Kast sistemi nedir diye soranlar olabilir. Kısaca söylemek gerekirse, "insanların statülerine göre farklı muamele görmeleri" esasına dayanan ilkel bir sistemdir.

Kast sistemi, toplumsal ötekileştirmenin en bilinen örneklerinden biridir. Bu sistemde toplum katmanlara ayrılarak, katmanlar arası ötekileştirme yapılır. Bu suretle de, haklar bakımından mahrum ya da avantajlı guruplar ortaya çıkarılmış olur...

Biz, kast sisteminin yalnızca Hindistan ve Afrika'da olduğunu zannederdik; meğerse, bizde de yaygın olarak uygulanıyormuş da, farkında değilmişiz...

Eski Türk filmlerinden hatırlarsınız, aşık olsa bile, zengin kız asla fakir oğlana verilmez. Çünkü zengin taraf için bu durum ayıp olarak kabul edilir. Eğer böyle birşey gerçekleşirse de, işin perde arkasında başka şeylerin olduğu düşünülür...

Toplumsal bir hastalık diyebileceğimiz bu durum, malesef sadece evliliklerle sınırlı değil. Birazcık kafa yorduğumuzda, günlük hayatta kast sistemine benzer pek çok örneğin olduğunu göreceğiz.

Ne yazık ki, zengin olanların fakirleri, okumuşların cahilleri, gençlerin yaşlıları, doğuluların batılıları, Fenerlilerin Galatasaraylıları, sarışınların esmerleri, A partisinden olanların B partisinden olanları, hatta bilmem ne tarikat ya da cemaatinden olanların diğer cemaat ya da tarikat mensuplarını farklı gördükleri bir toplumda yaşıyoruz.

İşte bu farklılaştırma hastalığının adına, "ötekileştirme" diyoruz. İşin acı yanı ise, malesef birçoğumuz ötekileştirme hastalığına yakalandığımızın farkında bile değiliz...

Ortada bir vakıa var ki, başkalarını öteki olarak görenler de, başkaları için ötekilerdir.

Sonuç mu?

Sürekli çatışan bir toplum ve sudan sebeplerle neredeyse birbirlerine düşman fertler...

Şimdi size sormak istediğim soru şu;

Köylü olmadan şehirlinin, cahil olmadan alimin, Fener olmadan Galatasarayın, Doğu olmadan Batının, siyah olmadan beyazın ne anlamı var?

Her şey zıddıyla kaim değil midir?

Bu ülke, bütün farklılıklarıyla beraber Türkiye değil mi?

Farklı olmak ötekileştirmeyi mi gerektirir?

Unutulmasın ki, bu Cennet vatana mozaik olmuş renklerden birini bile çıkarmış olsanız, tablo bozulur, ahenk bozulur, en sonunda da ülke bozulur...

O halde, madem ki hepimiz aynı gemideyiz, bırakalım ötekileştirmeyi de, farklılıklarla beraber kardeşçe yaşamaya bakalım. Nefret etmek, düşman olmak ve ötekileştirmek yerine, sevmeyi deneyelim.

Sevmek için ise, insan olmak yeter de artar bile...

Esen Kalın...