Koronavirüs salgınının başladığı ilk anlarda konusunda son derece tecrübeli bir doktor arkadaşımıza “-Hocam ne olacak bundan sonra bu Virüsten ne zaman kurtulacağız, Salgının hayatımıza etkisi ne oranda olacak?” diye sorduğumuzda “Biraz bekle Korona bugüne kadar hayatımızı olumsuz yönde etkileyen felaketlerin hiç birisine benzemiyor, en kötü felaket ne ise ondan daha beter bir duruma hazır ol ki hayatındaki değişiklikleri çok daha net bir şekilde yorumlayabilesin” cevabını vermişti.

11 Mart tarihinde hayatımıza resmen giren Koronavirüs salgını her geçen gün bizi daha fazla pençesine aldı, Daha birkaç gün öncesine kadar bambaşka hayalleri olan, çok sayıda plan ve projesi bulunan kim varsa bunların tamamını öteledi ve bütün zamanını “bu salgından canımı nasıl kurtaracağım.?” sorusuna cevap bulmaya ayırmak zorunda kaldı.

Bizde ölümün kabul edilir olanı yaşlılığa bağlı yada önemli bir hastalığın pençesinde kıvrandıktan sonra hayata veda edilen çoğunlukla da evde yatağında sonlanması şeklindedir, bun hallerin dışında meydana gelen ve herkese ölümden bile daha fazla acı veren kayıplar için “Allah ölümün bile hayırlısını versin” duası edilir.

Koronavirüs salgını başladı başlayalı günlük ortalama yüz civarında kaybımız var, birkaç kez daha yazdığımız gibi Sağlık bakanı Fahrettin Koca her akşam saat 19.15 sıralarında medya kuruluşlarının karşısına çıkıp “Bugün can kaybımız şu kadar” dediğinde yüz kişinin ölümünü son derece normal bir hadise gibi karşıladığımız günlerin tam ortasındayız.

Televizyonların karşısında bilemediniz on dakika süren “bugün can kaybımız şu kadar” şeklindeki açıklamanın arkasında ne kadar büyük acıların, ne tür felaketlerin, insanın içini yakıp kül eden hikayelerin olduğu bir tarafa hayata kaybedenden çok yakınlarının o andan sonra çekecekleri sıkıntı için bizde “Ölümün bile hayırlısı” ifadesinden başka bir yol bulamıyoruz.

Koronavirüs salgını yüzünden her gün ortalama yüz civarında vatandaşımız hayatını kaybediyor, Normal olanı hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınları tarafından hastane morgundan alınması, Defin saatine kadar İkamet ettikleri evlerine yakın morgda tutulması sonra kararlaştırılan namaz vaktinde cemaat ile cenaze namazı kılındıktan sonra yine yakınları tarafından götürülen kabristana gömülmesidir.

Ancak bu süreçte sözünü ettiğimiz hiçbir gelenek hayata geçirilemiyor, Koroanvirüs salgını diğer insanlara da bulaşır korkusu ile bilemediniz  en fazla iki  yakınına teslim edilen cenazeler en fazla beş kişilik cemaat ile daha önceden kararlaştırılan mezarlıklara defnediliyor.

Geçtiğimiz hafta sonu yani Cuma gecesi saat 24.00 ile Pazar gecesi 24.00 saatleri arası sokağa çıkış yasağı ilan edildi, Sokağa çıkma yasağının başladığı saatler içerisinde Korona salgını dolayısı ile hayatını kaybeden vatandaşlarımızın cenazesine bırakın uzak şehirlerden en yakınındakilerin bile katılabilmesi imkansız bir hale geldi.

Koronavirüs salgınının bizi nasıl etkileyeceğini bizi, bir akrabamızı, bir tanıdığımızı, bir arkadaşımızı bu dünyadan alıp öbür dünyaya götürüp götürmeyeceğini henüz bilmiyoruz, başından beri Bilim kurulunun dediklerini hatta ondan biraz daha fazlasını yerine getirip sonrasını da Allah’a bıraktığımızdan sonuçlar ile ilgili bir şey söyleyemiyoruz.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi İnsanlık şu ana kadar yaşadığımız tüm felaketlere rahmet okutan ve nerede ne şekilde sonuçlanacağını bilemediğimiz bir salgının elinden kurtulmanın mücadelesini veriyor, Böylesi olağanüstü zamanlarda belirttiğimiz gibi hayatını kaybedenlerin defin anına kadar olan süreci de her zamankinden daha  zor daha acılı.

Ne diyelim “Allah ölümün bile hayırlısını versin”