Dün sosyal medya hesabımdan padişah tahtını andıran lüksün şatafatı ve debdebenin zirvelerde olduğu altın varaklı taht misali bir koltukta sarıklı cübbeli bir tarikat şeyhi ve onun yanında onun şeyh uçmaz mürit uçurur değimindeki şeyh uçuran müritlerinin bir fotoğrafını paylaştım.
Bu fotoğrafın altına da Müslümanın alimleri çileye ve cefaya talip olurken yer yüzünün son peygamberi istese dünyanın tüm lüks ve şatafatlı hayatını yaşayabilecekken kuru bir sedir üzerinde ömür geçirmişken bu arkadaşlar kimi nasıl örnek alarak bu şekilde bir yaşamı tercih etmişlerdir ve bu değirmenin suyu neredendir diye sorular sormuştum.
Bu fotoğraf için birçok yorum yapıldı ancak içinde bir tanesi vardı ki üzerine makale yazılırdı ki ben de yazmaya karar verdim.
Yorum çok değerli bir kardeşimden;
‘’ Abi Müslümanın zengin olma ve rahat yaşama hakkı yok mu? Bu insanları giydikleri sarık, cübbe ve sakalları yüzünden yargılamak ne kadar doğru?’’
İlk sorudan başlayalım;
Müslümanın zengin olmaya hakkı yok mu?
Müslümanın zengin olmaya hem hakkı var hem de böyle bir mecburiyeti bile var çünkü Müslüman paylaşan, hak gözeten, tartı ve terazide hile yapmayan ve ticareti helal yaparak alnının teri ile servet yapanlardır.
Zaten yüce Peygamberimiz de sevgili eşi Hatice (r.a) annemiz de ticaret ile meşgullerdi ve sevgili peygamberimiz onunla evlenmeden önce de sonrasında da ticaretini yönetirdi.
Dolayısı ile sorun Müslümanın ticaret yapması ve zengin olması değil de sorun Müslümanın anlattığı ve yaşadığı hayatların tutarlılığı, gösteriş ve şatafatı reddeden bir dinin alimiyim diye ortaya çıkanların ise müminlere fakirliğin faziletlerini anlatırken kendilerinin zenginliğin nimetlerinden sınırsızca faydalanıyor olmasıdır.
Yani söylem be eylem birliğinin sağlanamaması.
İkinci soru ise Kıyafetleri yüzünden mi bu insanları dışlıyorsunuz?
Belki de günümüzdeki İslam adına en büyük sorun içerisine düşülen en büyük yanılgı bu şekilcilikteki ısrar hatta şekli muhteviyatın önüne koyan anlayışın İslamiyet’e hâkim kılınması olsa gerek. İman eden kalpler ve ruhlardır insan oğlu da kalbinin ve ruhunun iman ettiğini yaşamına sirayet ettirdiğinde evvela iyi insan olur sonra da iyi bir Müslüman.
Elbette insanları kıyafetleri üzerinden değerlendirmek büyük bir hatadır ancak söz konusu fotoğraftaki insanların da insanları giyindikleri üzerinden, saçları ve sakalları üzerinden hatta sakalları ve bıyıkları olmadığı için en ağır şekilde itham ettiğini unutmamak gerekir.
Sarık, Şalvar, Fes giymek ve uzun sakal bırakmak imanın ilk şartı değildir diye düşünüyorum.
Peki o fotoğrafı paylaşmamdaki asıl gaye neydi?
Kendisine cemaat ve tarikat diyerek bir yerde kümeleşen ve tek sermaye olarak yüce dinimizi kendi tekellerine alarak sürekli bir şekilde masum insanlarımızın inançlarını sömürüp Allah’ın kullarını kendilerine iman eden birer kul haline getirerek servetlerine servet katan ve bu yolla dünya saadetini dibine kadar yaşayan üstelik bu konuda devlet kademelerinden destek alarak hatta zamanla devletten büyük olduğunu zanneden bir kesimin sürekli ve kontrolsüz büyümesine dikkat çekmekti.
Bugün adı ve sanı farklı olan onlarca tarikat ve onların kontrolünde olan çok büyük bir ekonomik güç ülkemizde siyaset ve ticaret hayatında söz sahibi olmaktadır. Bu kesimin İslam adına ortaya koyduğu elle tutulur hiçbir şey gün yüzüne çıkmadığı gibi sadece karşıtlık ve zıtlık üzerine ettikleri kelamlar, giyindikleri esbaplar ile medyada ve toplumda adlarını duyuran bu kesim reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek kendi reklamlarını yapmaktadırlar.
Herkes biliyor ki bu grupların ticarethaneleri, okulları, hastaneleri ve gayri menkulleri var ama ne bunların fakire fukaraya bir lokma yemek verdiğini, ne hastanelerinde bir garibanın ücretsiz tedavi edildiğini, ne gariban bir talebenin okullarında bedelsiz eğitim gördüğünü ne de kirasını veremeyen binlerce ailelerden birinin bunların ultra lüks evlerinde ikamet ettirildiğini gören olmamıştır en azından ben görmedim.
Hadi bakalım buyurun gidin bir cemaat hastanesine bakın muayene ücreti ne kadar? Ya da okullarının yıllık ücreti ile kaç tane çocuğun bir yıllık eğitim giderleri karşılanır.
Ama bunları sorgulamak günahtı değil mi? Dinden çıkarız maazallah öyle mi?
Neyse ne günaha gireyim ne de dinden çıkayım suya sabuna dokunmadan devam edip gitmeye davam.