Bizim milletimiz oldum olası ateşli konuşmalar yapan hatiplere bayılır, Halk çoğunlukla toplumu heyecanlandıran, coşuran hatibin ne dediği il epek ilgilenmez, ilgilendiği konu hatibin en üst perdeden hitabıdır, Hatip konuştukça halk alkışlar, halk alkışladıkça hatip coşar ve bu durum yıllar yılı sürer gider.
Türk siyasetinde bir ismi de “Nüktedanlık” olan “Hatiplik” Rahmetli Osman Bölükbaşı ile zirve yapmıştır, Osman Bölükbaşı sonrası siyaset yapan kim varsa rahmetli Bölükbaşı’ndan örnekler vererek konuşmaya başlar, hitabetini de o çerçeve içerisinde bitirirdi.
Osman Bölükbaşı sonrası geçen yıllar içerisinde Türkiye ne hikmetse “Laf üstüne laf koyan” siyasetçilere daha bir fazla değer vermeye başladı, Çok konuşan, etkili konuşan, kullandığı ifadeler ile diğer siyasi rakiplerinin “kolunu büken” siyasetçi sürekli prim yapmaya başladı.
Türk insanı geçen süre içerisinde konuşmacının “ne söylediğinden”çok “Nasıl söylediğine” dikkat eder olunca yıllar yılı konuşan ama konuştuğunun onda biri kadar icraat yapmayan siyasetçilerin arkasından sürüklendi durdu.
İletişim araçlarının bu kadar fazla olmadığı dönemlerde sözünü ettiğimiz hatip siyasetçiler özellikle seçim öncesi düzenlenen ve yüzbinlerce vatandaşımızın katıldığı mitinglerde Allah ne verdi ise nefesinin yettiği kadar bağırıp çağırıyor mitinge katılanlar ise çoğu kez anlamadıkları bu ifadenin sahibini “Allah için iyi konuşuyor” diyerek çılgınca alkışlamaktan geri kalmıyorlardı.
Şimdilerde devir değişti, pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de konuşmasından çok icraatları ile mesafe alan liderlerin daha çok prim yaptığı bir noktaya doğru gelmeye başlanıldı, Vatandaş artık bitip tükenmek bilmeyen vaatler sıralayan değil az konuşup daha fazla icraat yapan siyasetçi tipini benimsemeye başladı.
Yıllar önce beğendiği siyasetçileri sadece seçimden seçime miting alanlarında gören seçmen şu sıralarda hoşuna giden siyasetçi ile ilgili bilgileri saniyeler içerisinde öğrenme imkanına sahip oluyor ve değerlendirmesini siyasetçinin konuşmasına göre değil yaptığı hizmetlere göre değerlendiriyor.
Dikkat edin kapalı toplumlarda halen daha bağıran-Çağıran-Haykıran liderlere rağbet bitmemiş durumda, Dünyadan habersiz bir şekilde yaşayan, Hemen her alanda büyük ilerlemeler kaydeden ülkelerdeki yaşam biçiminden habersiz bir hayat süren bu ülkelerin insanları normal olarak liderin etrafında bir çember oluşturuyor ve hayatın o liderin “Hamaset” dolu konuşmalarından ibaret olduğunu düşünüyor.
Açık toplumlarda ise bilindiği gibi “Hamaset” para etmiyor, bu ülkelerdeki insanlar daha rahat yaşamanın, ekonomik noktada daha da ileri gitmenin, Hayat standartlarının yükselmesi adına siyasetçilerin yaptıkları icraatlara bakıyor, kendisine daha iyi bir hayat sağlayamayan siyasetçileri ilk seçimde sandığa gömmekten asla geri durmuyor.
Eski Başbakan Binali Yıldırım“Türkiye artık laf üstüne laf koyan siyasetçileri değil Ttş Üstüne taş koyan siyasetçileri istiyor” şeklinde bir konuşma yapınca işin doğrusu biz çok sevindik, Binali Yıldırım’ın mühendis kişiliğinden dolayı yaptığı ve yapacağı icraatlar ile “Kuvveden fiile” geçmesi bütün vatandaşlar gibi bizi de sevindirecektir.
Türkiye bu yapısı ile istensin yada istenmesin AB ile bütünleşmiş durumdadır, Avrupa’nın hemen her ülkesinde son derece fazla bir nüfus ile temsil edilen Türk insanı oradaki hayat standardını görüyor, birebir yaşıyor, Batı Ülkelerinde var olan “Hamasetten uzak” siyasetin ülke insanına getirdiği güzellikleri görünce de “Türkiye’de bir an önce Laf üstüne laf koyma siyasetinden vazgeçmelidir” diye görüş bildiriyor.
Bu memleketin insanı yıllar yılı sürekli konuşan ve konuşmaktan zaman bulup icraat yapamayan siyasetçilerden çok çekti halen daha çekiyor, Vatandaşın daha iyi bir hayat sürmesi adına konuşmaktan çok hizmet üreten siyasetçilerin ve belediye başkanlarının daha fazla itibar gördüğünü de aşağı yukarı herkes biliyor.
Bu nedenle bizim “ Açık Toplum” olarak bildiğimiz Türkiye’nin de artık konuşmayı/tartışmayı/Hizipleşmeyi bir kenara bırakması daha da önemlisi siyasetçileri de bu noktaya getirmesi Türk milletinin son dönemlerdeki en büyük kazancı olacaktır.
Boşu boşuna konuşarak, Karşımızdakini açığa düşürecek boşlukları bulup “İşte seni böyle bayıltırım” diye üste çıkacak nutuklar atarak karnımızın doymayacağı gerçeğinin ışığı altında “Laf üstüne laf koymaktan vazgeçip taş üstüne taş koyduğumuz” gün itibarı ile bu millet ilerleme noktasında kaybettiği mesafeyi çok kısa zamanda yeniden ele geçirecektir.
Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi dahi olmasın.