Son birkaç yılın modası oldu kuyruk siyaseti. Siyaset kurumları ülkenin ekonomik, sosyal, kültürel, eğitim, sağlık, güvenli vb. sorunlarını çözmek ve halkın refah durumunu sağlamak üzere iktidara talip olurlar.
Bunun üzerinden de politikalar geliştirerek toplumun sorunlarına çare üretmeye çalışırlar. Buna bağlı olarak ilgili alanlarda projeler geliştir, etkinlikler yapar ve halktan kendilerine hizmet etmek üzere oy isterler.
Daha sonra bu projeleri üzerine halk bir tercih yapar ve kendi yöneticilerini seçerler. Buraya kadar her şey normal ve demokrasi de bunu gerektirir.
Hükümetlerin normalde sorun çözme ve yaşamı kolaylaştırma adına toplumun öncelikleri dikkate alınarak kısa, orta ve uzun vadeli programlar yapılır. Kamu gelirleri ve kamu harcamaları dengelenmek üzere bütçeler oluşturulur. Bu bütçelerle de projelendirilen hizmetler gerçekleştirilmeye çalışılır. Ancak, bu işler her zaman planlandığı ve istenildiği gibi gitmeyebilir. Bazen doğal felaketler bazen olağanüstü durumlar farklı çalışmalar yapılmasını gerektirir.
Devletin yönetim kademeleri merkezi ve yerel olmak üzere iki koldan yürütülür. Merkezi yönetimde bakanlıklar ve bağlı kurum ve kuruluşlar, yerel yönetimler ve bağlı kuruluşlar vardır. İşte sıkıntılı durumda tam burada başlıyor. Bazen merkezi yönetimde farklı siyasi oluşum, yerel yönetimde de farklı siyasi oluşumlar söz sahibi olabiliyor.
Sıkıntının kaynağı da tam bu nokta oluyor. Başlıyor çatışmalar. Sen yaptın yok ben yaptım. Sen yapamadın, ben senden daha iyi yapıyorum vs. gibi tartışmalar uzayıp gidiyor. İşte tam da burada kuyruk siyaseti dediğimiz sıradan siyaset tarzı ortaya çıkıyor. Neymiş kuyruk siyaseti şimdi bir bakalım. Gerçi bu tür siyaset biçimi 1970’li yıllarda az da olsa yaşanmıştı ama bu kadar etkili olmamıştı.
Yani bu kadar seviye düşmemişti. Geçtiğimiz yıllarda hemen pandemi öncesine denk gelen bir süreçte tarımsal sıkıntılar başladı ve insanların en fazla tüketmiş oldukları doğal ihtiyaç maddelerinden patates ve soğan stokları yapılmaya başlandı. İnsanların bu doğal gıda maddelerine erişimi engellendi. Buna bağlı olarak da devlet kendince önlemler alarak çadırlar kurarak bu gıda maddelerine erişimi sağlamaya çalıştı.
Oysa bu gıda maddelerinde üretimsizlikten kaynaklı sıkıntı yoktu.
Doğru politikalar üretememekten kaynaklı bu sıkıntılar yaşanıyordu. Muhalefet bunu bir siyaset malzemesi yaparak kullanmaya başladı ve kuyruk siyaseti dediğimiz durum ortaya çıktı.
Çünkü hemen her gün o kuyruk görüntüleri ve bunun üzerinden gelişen siyasete malzeme olunmuştu.
Aradan zaman geçti ekonomik krizin ortaya çıkmasıyla birlikte bu kez ucuz ekmek kuyrukları ortaya çıktı. Şimdi de bu kuyruklar üzerinden hemen her gün görüntüler ve siyasi söylemler gelişti. Birisi ucuz ekmek satmaya çalışıyor, diğeri ekmek büfesine elektrik vermiyor.
Yani özetle bu tür gıda maddeleri üzerinden siyaset yapılmaya çalışılıyordu. Çünkü siyaset diplere inmişti.
İşte tam da bu nedenle diyorum ki artık ülkemizde kuyruk siyaseti yapılmakta ve bunun üzerinden siyasi rant devşirilmeye çalışılıyor.
Beyler, kuyruk siyasetini bir kenara bırakın halkın ucuz ekmeğe ihtiyacı varsa ona göre yatırımlar yapın, ona göre üretimler yapın. Ucuz gıda maddesine mi ihtiyaç var?
Tarım üreticilerine destek verin, girdileri ucuzlatın ki halkta ucuz gıda temin edebilsin.
Aracıları ve tefecileri aradan çıkarın ki esnaf ucuza ürün satabilsin.
Kısacası kuyruk siyasetini bırakın, halka yararlı projeler üretmek üzere çaba sarf edin. İşte o zaman halk size gerektiğinde oylarıyla desteğini esirgemeyecektir.