Bütün bir sene yağmur, çamur, kar, kıyamet demeden herkes sıcacık yatağında yatarken daha güneş doğmadan güne başlayan ve günün nerede ise tamamını çalışarak geçiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün milletin efendisi ilan ettiği köylülerimizin ve çiftçilerimizin isyanları ve feryatları her geçen gün şiddetini arttırarak devam etmekte.
Ülkede yaşanan ve etkileri her geçen gün daha da yakıcı olarak hissedilen ekonomik krizle boğuşurken bile üretmek ve ülkemize değer katmak için adeta çırpınan sınır bekçileri cefakâr ve çalışkan köylülerimiz birileri gibi paradan para kazanan rantiye sahipleri gibi rahat kazanmak yerine bıkmadan usanmadan üretmeye devam etmekteler.
Sofralarımıza koyduğumuz etin, sütün, peynirin, sebzenin ve meyvenin bizlere ulaşması adına güne güneşten önce başlayıp güneş battıktan sonra bile bin bir gayretle çalışan köylülerimiz altmış TL’ye doğru giden mazot her geçen gün artan gübre ve tohum maliyetleri gibi dertlerle boğuştukları yetmezmiş gibi bu sefer de her geçen gün bölgede yayılan ŞAP hastalığı ile canhıraş bir şekilde boğuşmakta onca emekle büyütmeye çalıştıkları hayvanları telef oldukça uykuları kaçmakta , geçimleri için endişe ve tedirginlikleri artmakta adeta gelecekleri kararmaktadır.
Bölge insanımızın sosyal medyadan yolladığı ve paylaştığı videolardan gördüğümüz can yakan videolardan ve fotoğraflardan gördüğümüz kadarı ve bizlere ulaşıp anlattıkları ile ŞAP hastalığı için hayvanlara yapılan aşı sonrasında hayvanlar hastalanmış ve her geçen gün yayılan bu hastalık nedeni ile yüzlerce hayvan telef olurken onca emek ise heba olup gitmektedir.
Köylü isyanda, köylü zorda ve çaresizlik içinde bir umut bir imdat beklemekte ama anlaşılan o ki aradığı çareyi bir türlü bulamamakta olacak ki haklı isyanları her geçen gün daha artmaktadır. Tüm geçimini bu hayvanlara bağlayan ailedeki onlarca insanın rızkını bu hayvanların sağlıklı büyümesine bağlayan köylüler yaşanan ŞAP FELAKETİ yüzünden adeta çaresizlik içerisinde kıvranmaktadır.
Siyaseti kendi kayıkçı kavgasına dönüştürenler, İmralı’ya seyahati bir hac vazifesi gibi görüp sürekli oradaki hainin hatırını soranlar, bebekkatilinin talepleri için komisyonlar kurup meclisi çalıştıranların istikametlerini köylüye ve çiftçiye dönmesini daha ne kadar bekleyeceğiz bilinmez ama bu hastalık biraz daha sürerse köylünün tüm geleceği umudu yok olup gidecektir.
Köyden kente göçü durdurmak gerekir diye nutuk atan mikrofon düşkünü makam koltuğu sevdalılarının daha mevcutta olan köylülerin bu hayati meselesinde bile takındıkları umursamaz tavır ve sorunları yokmuş gibi kabul eden zihniyetleri yeni göçleri beraberinde getirecektir.
Mahalle yanmakta ateş her geçen gün başka bir eve başka bir ocağa sıçramakta ama sorunu yokmuş ya da lokal bir sorunmuş gibi gören zihniyetin tavrı saçlarını taramaktan öte bir tavır değildir.
Derhal bu duymayan, görmeyen ve önemsemeyen tavırdan vazgeçilip zaten bir avuç kalan köylünün ve çiftçinin bu can yakan sorununa bir çözüm bulunmalıdır aksi halde bölgede büyük bir yokluk ve yoksulluk dalgası ile ciddi bir göç dalgası başlayacak ve büyük şehirlerde yaşanan sefalet sahnelerinin daha ağırları yaşanarak toplumsal huzur ve güvenimiz iyiden iyiye bozulacaktır.
Köylü ŞAP’a oturmak üzere beyler, köylünün anasının ağlamaktan gözünde yaş kalmadı, zatı alilerinize zahmet olacak ama bir zahmet sıcak koltuklarınızdan kalkın korkmayın yeriniz soğumaz yoksa köylüler analarını da alıp lüks villalarınızın kapısına dayanıp rahatınızı bozacak bende demesi.