Yazıma başlamadan önce dün telefonla görüştüğüm adı bende saklı bir dostumun dikkat çektiği bir konuyu burada sizinle de paylaşmak isterim.
Çünkü benim de içinde olduğum taraf bu ülkede işlerin çok iyi gitmediği yönünde sıkça eleştiriler yaparken gözden kaçırdığımız çok önemli konulara da dikkat çekmemi istiyordu,
Nedir bu konular dediğimde kendisinin de içinde olduğu esnaflığın, iş insanlığının, iş sahasının olağanüstü bir sıkıntı yaşadığını ama benimde aralarında olduğum gazetecilerin, muhalefetin 'Perişan oldular, tarım yapamıyorlar, çiftçiliği bırakıyorlar, köylerde yaşanan bir durum var' diyerek sahiplendiği köylünün yani hayvan yetiştiricilerinin kendilerinden çok çok rahat olduğunu, bunun en açık örneği 10 hayvan satan bir hayvan yetiştiricisinin gelip, Ardahanda bir değil iki daireyi alıp, cebine koyduğu tapusuyla köye dönmenin, 7 veya 8 bin lira kira almanın keyfini yaşadıklarını belirtirken bunların asgari ücret, vergi, sgk, tabela, kira derdinin olmadığı gibi çok ama çok rahat bir o kadar da zengin olduğunu belirtiyordu.
Yani 70 hayvanı olanın bir anda 7 milyonun sahibi olduğunu belirten dostum iş insanı 10 hayvanı olanın bir fabrikatörden, bir sanayiciden daha zengin olduğunu ve o sizin perişan dedikleriniz fakirlik, yoksulluk edebiyatı yaparak ağlarlarken devletten aldıkları destekleri, bir ineği 3 bin TL.'ye sattıklarını başta maliyeden olmak üzere herkesten gizledikleri gibi biz, kuruş kuruş para toplama derdinden olan, bir kredi almak için ipotek, onca imza, kefil arayan iş insanlarından, çalıştırdığımız işçilerden çok çok daha rahat hatta keyifli olduğunu söylüyordu.
Yani kısacası dostum iş insanı 'köylünün, çiftçinin, hayvan yetiştiricisinin kendi döneminin en parlak dönemini yaşadığını anlamak için yani 'köylü milletin efendisidir' denenlerin 'Vergi veriyor musun, maaş ödüyor musun, su, elektriği kullanırken fatura ödüyor musun diye sorgulamayan ve muhalefeti değil, hep mevcut iktidarların devamı için verdikleri oylardan da bu anlaşılmıyor mu?' diyerek sorduğu soru karşısında donup, kalıyordum.
Ve telefonumun diğer karşısında bulunan iş insanı dostumla gülümsemek için 'Evet ya .. 85 milyonluk ülke de zar zor o da bir milyonu magazin, spor, bulmaca at yarışı olmak üzere ancak 2 milyon gazetenin satıldığı bu ülkede gazete bayisine gidip, günlük bir gazete alıp, okumayan bunların biz gazetecilere reklam verme dertleri bile yok..' diyor acı acı gülüyorduk.
Tamda dostumla olan telefon görüşmemi bitirip, telefonu kapatıyordum ki eski bir meslektaşım arıyor ve gazetecilikte ekmek kazanamadığı için o çok severek yaptığı gazeteciliği bir süre önce bırakıp, mecliste bir vekilin danışmanı olan ancak beklenmedik bir anda yine o vekil tarafından işten çıkarıldığını, işsiz kaldığını belirtip, işsizlik başta olmak üzere bu sorunları meclisin gündemine getirmesi gereken vekillerin hangisinin kendisine yardımcı olabileceğini soruyor ve iş aradığını belirtiyordu...
Peki haksız mı bu iş insanının bana anlattıkları..
Bana sorarsanız değil, çünkü maaş, vergi, sgk, vermeyen, elektrik, su parası ödemeyen, 'saldım çayıra, mevlam kayıra, karnın doyura ve bana para getire..' türküsünü söyleyen hayvan yetiştiricileri gerçekten zengin bir o kadar da iktidardan, sistemden, vergi, sgk, maaş, kiradan uzak başı dertsiz, keremetsiz diyebiliriz.. Çünkü iş dünyasında yaşanan sorun, sıkıntıların hiçbirisi gözden ırak köyde, merada, yaylada yaşanmıyor..
Evet, Ardahan’ın da içinde bulunduğu Türkiye'nin kırmızı et deposu olarak bilinen Doğu Anadolu'nun sınır kentinde ve diğer kentlerinde yapılan hayvan meydanlarının tüm bölgeye, ülkeye hatta dünyaya hitap etmesi ve et fiyatları dahil bu piyasada etkili olması ve en önemlisi meydana, bu sahaya giren çıkanın başta vergi konusunda olmak üzere sistemin içine alınması için bu ülke her yerde mutlaka hayvan borsalarına kavuşması gerekir...
Bu yönde ilk adımı atan ve kent içindeki hayvan meydanını şehir dışına çıkarma başarısını ortaya koyan Ardahan eski Belediye Başkanı Faruk Köksoy’un yıllarca kangren halini alan hayvan meydanını şehir dışına çıkarma başarısı gibi bugün yaşanan sorunların altında yatan diğer önemli bir konu olan eşit vergi, herkesten vergi ve tasarruf tedbirleri deyip enflasyonun ancak 2026'da tek haneye ineceğini söyleyip, yerlerde sürünen ekonomiyi düzenleyeceklerini belirten siyasilerin bu ülkede bu konuya da bir an önce el atması gerekir diye düşündürülenlerdenim..
Çünkü başta vergi, sgk, asgari ücret, elektrik, tabela, su hatta yem derdi olmayan ama onca destek ve teşviğe rağmen yenilemedikleri Atadan, dededen kalma, gont ve sallarla örtülü ahırların saklanan gerçek iş insanı, hata milyoner hayvan yetiştiricisinin de o hayvanları satışında aracılık yapan, hayvan yetiştiricisiyle, alıcı arasında el sallatıp, beleşten para kazanan cambazların da sistem içine alınması için tüm ülke bazında hayvan borsalarının kurulabileceğine ve bu önemli göze görünmeyenin de sistem içine alınması gerekmektedir.
Ha unutmadan sinekten
yağ çıkarmak deyimini hatırlatan ama hayvan yetiştiricileri gibi 'bu yıl bal çıkmadı' deyip yalandan ağlayan ama bir ineği 8, bir tosunu 18, bir boğayı 38 bin TL'ye satan vergi, sgk, maaş, su, elektrik parası ödemeyen Kuyumcular, yatçılar gibi vergi sistemi dışında tutulan o köylü gibi daire, araba, hatta villa alan ve yalandan ağlayıp ama vita tenekelerinde, salça kavanozlarında sakladıkları balın kilosunu 500 TL.'ye satanları da unutmadan...