Başkan Erdoğan’ın memleketi de olsa hala alt yapı sorunlarını alamadığımız ve 6-7 ölünün olduğunu öğrendiğimiz Rize'ye oradan memleket Ardahan'a doğru yol alırken aynı doğal felaketin Almanya'da da yaşandığı ve 100'e yakın insanın kuraklık var denen dünyadan göç ettiğini öğreniyoruz..
Hem de muhalefet başta olmak üzere birilerinin 'Sen daha memleketin Rize'nin alt yapısını çözemedin' diyecekken Almanya'dan gelen sel, Hatay'dan gelen orman yangını gibi kara haberlerin gölgesinde kalıyor, sahil yolunu da sık sık altına alan Karadeniz'in HES'lerle önleri alınan derelerin selleri, bir depremle alt üst olacağı söylenen İstanbul'un ve tüm ülkenin alt yapı sorunu..
Haiti Devlet Başkanının öldürüldüğü haberlerinin sadece bir haber olarak okunup, geçildiği bir sırada eski İsveç Başbakanı Olof Palme'yi kimin öldürdüğü veya öldürttüğü yönündeki sorular gibi, geçtiğimiz gün Tempo TV’de sunduğumuz, “Gazetecilerle Gündem” adlı programımıza katılan MKYK üyesi Erol Hacıgül'ün de cevap veremediği, Büyük Birlik Partisi Kurucu Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun, hatta Özal’ın son olarak da HDP il başkanlığını basıp, bir kadını öldürenin kimler tarafından organize edildiği soruları da aklıma geldi…
Kürt bilge Musa Anter gibi insanların bu tür karanlık oyunlar sonucu gittiği şu dünyadan, bu sorulara hala cevap verilemeyişi de insanlığın diğer bir suçu olarak karşımızda durur...
Ve aynı insanların kaldığı ve sanki ölmeyeceklermiş gibi bir maskenin ardına sığınıp, ömür uzattıklarını sandıkları korona aşısının ne kadar ölümden koruduğu ayrı bir soru…
Yeşilay’ın hazırlattığı tüm televizyon ve gazetelerde çarşaf çarşaf ilan ettiği “Biliyor musunuz bugün sigara tüccarları kazanırken sigaradan 300 kişi öldü hem de bugün” diye benim gibi sigara içenleri korkuturken, bir tweet darbesi ile giden Trump’un, Anayasa Mahkemesi ve HDP Kapatılmalı dediği gibi “DSÖ'de Kapatılmalı” diyerek bütçesinden kesinti yaptığı Dünya Sağlık Örgütü’nün panik yaşadığı ve o süreçte, birden bire, yani bana göre sağlık lobisinin pompaladığı, medyanın abarttığı ve "Allah yolunda ölüm haktır" diyenlerin bile camiden kaçtığı korona gündeme gelmişti…
Veba varmışçasına yaşatılan korkunun üzerinden yaklaşık iki yıl geçti ve asıl ölmesi gerekenlerin, yani ne kadar namussuz, alçak miras yediler, hak yiyenler, çoluk çocuklarına olduğu gibi, eşlerine bile sahip çıkamayanların hakkı olmayana sahip olmak için çabalayanlar maalesef ki ölmedi…
Ölmedi demenin bile hak olan ölüme hakaret olacağını bilen biri olarak “Bunlar niye gebermedi?” diyebilirsiniz…
Ve bunların kendisininde içinde bulunduğu adaleti kendi lehlerine çevirmek için çabalarlar ölüm yokmuşçasına..
Ve gebermesi gerekenlerin değil, ölmemesi gerekenlerin, beklenmedik bir anda aniden hayata göz yumup hepimizi üzerler…
Evet başından bu yana ve halen inanmadığım, aşısını da reddettiğim koronanın gebertmesi gerekenleri neden gebertemediklerini ve dünya malını kendilerine kabir sayıp, kefenleri ile birlikte götüreceklerini sananların, gebermediği bu dünyada haciz, icra yolu ile kardeşin yani abinin veya babanın ya da ananın malına göz dikenler dost, düşman içinde adam, adaletin para olduğunu sanan ve ne acıdır ki, adalet mensubu sayılanların asıl koronadan gebermesi gerekmez miydi?!..
Bilmem ama bunlar, yani ölmesi gereken alçaklar ölmediği için de ben hala koronaya inanmıyorum…