Kızıl Kapitalist Çin ve Küresel Vizyonu

Çin Devleti; Moğol ve Türk saldırılarına karşı savunma amaçlı olarak en azından bir kısmını inşa ettiği bilinen Çin Seddini, bu sefer kendisi aşarak Orta Asya üzerinden dünyaya yayılma politikası uyguluyor. Yani bir anlamda savunmadan çıkarak, ticari enstrümanları kullanarak saldırı pozisyonuna geçti.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping tarafından geliştirilen, “Kuşak ve Yol” projesi Çin’in 2049 “barışçıl yükseliş” hedefinin en önemli vizyoner projelerinden biridir. Uyuyan ejderha ağzını açmış, hem karadan, hem denizden ben uyandım artık diye bas bas bağırıyor.

Kuşak kısmı ,”Tarihi İpek Yolu” olarak da bilinen kara ekonomik kuşağını, yol kısmı ise Deniz İpek Yolunu oluşturmaktadır.

Önümüzdeki 20 yıl içerisinde Çin Halk Cumhuriyetini küresel düzenin baş aktörlerinden biri olmasını amaçlayan bu küresel proje şimdilik 65 ülkede, 3 milyardan fazla nüfusu etkiliyor.

ABD’nin İkinci Dünya Savaşından sonra dünya üzerinde egemenliğini pekiştirmek için kullandığı metodun bir benzerini Çin Devleti ’de uyguluyor. Borç veren, para veren emir verir prensibi ne yazık ki yıllar geçse de hala geçerliliğini koruyor.

Gelişmekte olan veya geri kalmış ülkeler olarak tabir ettiğimiz devletlere, ödeyemeyeceklerini bilerek verdiği borçlarla, o ülkelere yerleşmenin altyapısını hazırlıyor.

Borç batağına saplanan ülkelerin kaynaklarını ve stratejik öneme sahip değerlerini ya satın alıyor veya ortak oluyor. Afrika’nın yoksul devletlerinden tutun, Pakistan’a, Yunanistan’a kadar birçok devletin içine düştüğü borç batağından dolayı, birçok liman, havaalanı, madenler Çin ‘in eline geçti. Orta Asya’da da ne yazık ki benzer durumlar yaşanıyor.

Millet olarak binlerce yıldır bazen savaşarak, bazen barış içerisinde olduğumuz Çin ile ilişkilerimiz uzun zamandır ekonomik olarak ne yazık ki bizim aleyhimize işleyen bir süreç takip ediyor. İki ülke arasında yaklaşık 21 milyar dolarlık ticaret hacmi Türkiye aleyhine bir seyir izliyor.  Ticarette en fazla açık verdiğimiz ülke Çin. Yaklaşık olarak 18 Milyar dolar ithalatımıza karşılık, 3 milyar dolar ihracat yapıyoruz.

İhracat kalemlerimiz, Mermer, krom, bakır, kurşun, demir gibi hammaddelerden oluşmaktadır. İthalatımız ise bilgisayardan tutun, elektrik ve elektronik malzemeler, oyuncaklar, teknoloji gerektiren ürünler olarak sıralayabiliriz. İki ülkenin ticari ilişkileri Çin’in lehine bir süreç izliyor. Onlarla bu alanda rekabet edebilme imkânları zor görünüyor.

Diğer bir açmazımız ise Çin’in masum Uygur soydaşlarımıza karşı uyguladığı sistematik kültürel baskı. Uygur kardeşlerimizin yaşadığı insanlık dramı ne yazık ki dünyada yeterince gündeme getirilmiyor.

Çin ihracat üzerine kurduğu bu küresel yayılım politikası bugüne kadar ABD tarafından sınırlandırılıyordu. İhracatının yüzde 90’nını, ithalatının yüzde 80’ini denizyolları üzerinden yapıyordu.  Bu yolların düğüm noktası olan Malakka Boğazı Amerikan 7.Filosunun denetimi altında tutuluyor.

“Kuşak ve Yol “ projesi bu denetimden kurtulmak için geliştirilmiş projedir. Bu projenin gerçekleşmemesi için ABD var gücüyle çabalıyor. Ortadoğu’ya bodoslama girmesinin altında yatan en önemli neden budur. Bu projeyi akamete uğratması için Rusya’ya ihtiyacı var. Rusya bunun farkında ve ABD ile bazı alanlarda ortak hareket ettiği görülüyor.

Son tahlilde Çin ekonomisi üretim ve tüketim üzerine kurulmuş bir küresel ekonomidir. Eğer tüketim ayağında bir gerileme olursa Çin ekonomisi çöker. Corona’dan dolayı insanların tüketim alışkanlıklarındaki azalma Çin’in ekonomik büyümesinde düşüşe sebep olduğu görülüyor. Eğer düşüş devam ederse ABD ile küresel rekabette eli zayıflar.

Şüphesiz hiçbir güç kalıcı değil. William Shakespeare göre “Dünya bir sahnedir, herkes rolünü oynadıktan sonra çekip gider”.