2004 yılında yapılan yerel seçim öncesi yaşadığımız yerleşim merkezinde belediye başkanlığını kazanacağına inandığımız bir arkadaşımızın listesinden belediye meclis üyesi adayı olmuştuk.
Seçim akşamı sandıklar açıldı, biz kazanacağız diye düşünürken ancak üçüncü olabildik ve diğer iki arkadaşımız ile birlikte üç kişi meclis üyesi olmaya hak kazandık.
Kazanan siyasi partinin yirmiden fazla meclis üyesi var, ikinci parti ile bizim sayımız ise kazanan partinin sayısının yarısı bile etmiyor.
Daha ilk meclis toplantısından itibaren yaşadığımız yerleşim merkezindeki sorunlarının çözümü adına hemen her ay yapılan mecliste teklif üstüne teklif yapmaya başladık.
Ancak dördüncü yada beşinci meclisten sonra ortaya son derece garip bir durum çıktı, Yaşadığımız bölgenin ne kadar faydasına olursa olsun yaptığımız tekliflerin tümü meclisi yöneten belediye başkanı yada belediye meclis başkanı “-Teklifiniz çok güzel ama oylamamız lazım” denildikten saniyeler sonra “-teklifiniz oy çokluğu ile kabul görmedi” denilerek reddediliyordu.
Birinci yılın sonunda büyük bir hayal kırıklığı içerisinde farkına vardı ki isterseniz ağzınızla kuş tutun, sunduğunuz teklifler o yerleşim merkezinin çehresini olağanüstü değiştirsin eğer çoğunluğunuz yoksa yani kazanan tarafta değilseniz sizin hiçbir hükmünüz yoktur.
Bu “kazanan tarafta olma” durumunu henüz böyle bir yarışa girmemiş girdikten sonra da kazanan grubun karşısında azınlığa düşmüş birisine istediğiniz kadar anlatın olup bitenlerle ilgili yüzlerce binlerce örnek verin kendi kendinizi yormaktan başka bir işe yaramayacaktır.
14 mayısta yapılan genel seçimin sonuçları ortada , 2018 yılında karşılaştığımız Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dolayısı ile iktidar partisine mensup milletvekillerinin bile hiçbir hükmü olmadığı göz önünde iken muhalefet partilerin mensup milletvekillerinin muhtarlar kadar bile yetkisinin olmadığı ortada.
Siyasette asıl olan kazanmaktır, Kazanılmayan, netice alınamayan bir yerde dünyanın en akıllı en becerikli, en tecrübeli insanı olsanız bile neticede demokrasi ile yönetilen ülkelerde sonuca havaya kaldırılan parmaklar tayin ediyor.
31 Mart 2024 tarihinde yerel seçim var, o tarihte yapılacak olan seçimde sandık başına gidecek olan seçmen partilerden çok aday profiline bakarak oy kullanacak, dolayısı ile yerel seçim de netice alabilmek genel seçime göre biraz daha kolay.
Belediye başkanlığı kazanılmayan bir seçimde kazanılan üç meclis üyesinin beş meclis üyesinin ne kazanana nede o meclis üyesinin partisine hiçbir faydası olmadığını yaşayarak gören birisi olarak çok iyi bir şekilde biliyoruz.
Hangi siyasi partiden olursa olsun meclis üyesi adayları kendileri için değil partileri için çalışıp çaba göstermelidirler, aksi takdirde beş yıllık dönem boyunca hemen her ay verdikleri her teklife ret oyunun verileceği ,meclis sonrasında da kendisine oy verdiği için var olan sorununa çözüm bekleyen partililerin “-sana da boşuna oy verdik bir tek işimizi çözemedin” suçlamaları ile uğraşır dururlar.
Kazanamadıktan sonra muhalefet partisinin bir ferdi olarak kenarda köşede beklemek hiçbir ile yaramaz.
Hem de böyle bir süreçte.