Bakımsız parasızların yan ısıra, paralı yollarında tur attığım kente dönüşümü bekleyen, bir depremle yarısından çoğunun yerle bir olacağı söylenen metropol İstanbul, bir zamanlar siyah/beyaz isimli günlük gazetemi çıkardığım ve 17 Ağustos depremini bizzat yaşadığım Kocaeli ve yanı başındaki Adapazarı yani kurumaya yüz tutan nehirden adını alan Sakarya’yı dolaşırken rüzgâr güllerinin döndüğü Silivri’de kedimi buluyordum...
Ardahan’a kurulması düşünülen ama hala uyuyan siyasilerinin ilgisizliği dolayısıyla projesi çalınıp, denizin ortasında yapılan Rize/Artvin havaalanı olan proje gibi, projesi alınıp, tarım alanının içine kurulan cezaevi kampüsü ve denizi dolayısıyla Silivri'nin bir hayli geliştiğini görmekteydim.
Bu geniş coğrafyayı dolaşırken benim gözlerim gibi yorulan, yıpranan arabamın gözleri de yani farların gittiğim yolları yeterince aydınlatmadığını anlarken, bunun suçlusunun kaşları beyazlayan gözlerim ve camları yıpranan araba farlarımın olmadığını, ışıklandırma direklerindeki ampullerin çoğunun yanmamasından ötürü olduğunu anlıyordum, bu yollar gibi karanlıkta kalan bu gelişmiş denen kentlerin arka sokaklarına girerken..
Ve Ampul logolu bir partinin iktidarında özelleştirilen elektriği EDAŞ. TEDAŞ, SEDAŞ gibi firmaları cümbüş fiyatına alanların kar hırsının gözlerini iyiden iyiye kararttığı metropol, sanayi, turistik denen şehirlerin sokak lambalarının memleketim Ardahan’daki sokak ve mahalleleri gibi karanlıkta bıraktığını görmeyen yerel ve genel idarecilerin birkaç ana caddeyi merdiven altı gazinolar gibi ışıklı süslemeleri de yetmiyor arka mahalleleri ışıklandırmaya.
Ve 20 yıl sonra muhteşem değil, kanlı bir şekilde yeniden Afganistan’ın üzerine çöken Taliban anlayışının karanlığı kadar yolları, sokakları, arka mahalleleri hatta ana cadde ve sahillerinin karanlıkta kaldığını gördüğüm ülkemin en gelişmiş denen ve milyonların yaşadığı kentlerin arka mahallelerini görünce…
20 yıldır iktidarda olup çok iş yaptıklarını söyleyenlerin yönetiminde bulunan kentlerin arka mahallelerinin neden karanlıkta kaldığını merak ederken, Giresun, Artvin, Rize ve son olarak Kastamonu Bozkurt ilçesini sele boğan onca HES’in enerjisinin nereye gittiğini de merak ediyordum, ormanları yakan, seller oluşturan, tarımı kurutan kuraklığın karattığı ve boynunun büktüğü şimişkaların
Ana damarı Ayçiçekleri gibi ampulü sönmeye başladığı söylenen iktidara sorarken...