İyi ki Belediye Başkanı Seçilememişiz..

Bizim siyasete başladığımız dönem MHP’nin siyaseten yasaklı olduğu dönemlerde Alparslan Türkeş’in talimatı ile kurulan MÇP (Milliyetçi Çalışma Partisi) zamanıdır, ilçe yönetim kurulu üyesi olarak başlayan serüvenimiz İlçe sekreterliği ve ilçe başkanlığı ile devam etti.

12 Eylül 1980 yılında beşli cunta tarafından gerçekleştirilen darbe sonrası siyasi çalışmalarına son verilen partiler arasında bulunan MHP’nin tekrar siyasete dönmesi  ile birlikte 12 Eylül sonrasında MHP’nin ilk ilçe başkanı olma şansını yakalayan ender isimlerden birisi olduk.

Siyasete başladığımız an itibarı ile itiraf etmek gerekir ki aklımızdan bir an olsun en azından belediye başkan adayı sonrasında da belediye başkanı olma fikri hiçbir zaman geçmedi, O günlerde kendimizi belli bir il yada ilçe sınırlarına hapsetmek yerine milletvekili olarak tüm ülkeye hizmet etmek bize daha cazip geliyordu.

2004 yılında MHP’deki arkadaşlarımızın talebi ile meclis üyesi adayı olduk, Normal şartlarda kazanmamız gereken belediye başkanlığı seçimini AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın karşı konulamaz karizması karşısında kazanmak mümkün olamayınca bizde iki arkadaşımızla belediye meclis üyesi olarak faaliyete başladık.

2004-2007 yılları arasında hakkı ile meclis üyeliği yaptığımızı düşünüyoruz ancak en kabul edilebilir önergelerin belediye başkanı tarafından “oylayalım” dedikten sonra sayısal çoğunluk dolayısı ile kabul görmemesi üzerine “bu iş bize göre değil, toplumun faydasına olan en temel teklifler bile oy çokluğu ile reddediliyorsa burada olmanın bize de faydası yok temsil ettiğimiz siyasi görüşe de faydası yok” diye düşünürken imdadımıza 2007 yılında yapılan genel seçim yetişti, "Milletvekili adayı olacağız" diyerek meclis üyeliğinden istifa ettik.

2007’den 2019 yılına kadar geçen zaman dilimi bizim siyasette vitesi olabildiğince düşürdüğümüz anlardır,

Milletvekili seçilip Ankara’ya gitmeyi bir türlü başaramayınca “Nasibimiz yok, dolayısı ile fazla üstelemeye de gerek yok” diyerek  siyaseti balkondan seyretme yoluna gittik ve 2019 yılına kadar geldik.

2019 yılı öncesi biraz yakın çevremizin gazı birazda şartların her zamankinden daha uygun olması ile belli bir zaman yukarıdan aşağıya hatırımızı sayan tüm siyasetçiler ile görüştükten sonra önce AK Partili sonrada belediye başkan adayı olma kararı aldık.

Bizimle birlikte çok sayıda partili yaşadığımız ilçenin AK Partili belediye başkanının genel merkez tarafından gözden çıkartıldığının farkına varmış olmalı ki yaklaşık 25 isminde belediye başkan aday adayı oldu,

O esnada 24 aday adayı ile birlikte bizde "un ufak olduk" ve halk tabiri ile son derece emin olduğumuz bir işten “Çırak çıktık”

31 Mart yerel seçimleri yapıldı,

Eski belediye başkanı aday gösterilmedi,

2004-2009 yılları arasında başkan yardımcılığı yapmış bir arkadaşımız seçmenin anasının ak sütü gibi oyları ile başkan seçilirken biz yedeğin yedeğinden bile meclis üyesi aday adayı olma şansını bulamadık.

31 Mart 2019 tarihinin üzerinden yaklaşık 2,5 yıldan fazla geçti, o tarihte seçilen belediye başkanları daha başkan olmanın keyfini bile çıkaramadan kendisinden önceki belediye başkanlarının belediye kasalarını “tam takır kuru bakır” görünce sevinçleri kursaklarında kaldı arkasından da “Nerden düştük bu işe.?” diyerek sızlanmaya başladılar.

İlk anlarda  kabul etmek gerekir ki aday adayı gösterileceğimize kendimizi epey inandırmıştık,

Ülkücüyüz,

MÇP ve MHP’de uzun yıllar görev yapmışız,

Belediye meclis üyeliği görevinde bulunmuşuz,

seçim öncesi AK Parti ile MHP arasında tam bir gönül ve fikir birliği oluşmuş vs.vs.

Ancak AK Parti Genel merkezi yaklaşık 25 kişi arasından bir arkadaşımızı aday gösterip bizim içinde “Yüksel Ercan sen biraz daha kumda oyna” dediğinde üzüldüğümüzü söylememiz gerekiyor ancak siyasetin bu şekilde yürüdüğünü çok iyi bildiğimizden "Var bunda da bir hayır” dedik ve Belediye başkanlığı defterini de bir daha açılmamak üzere kapattık.

Başkanlar koltuğa oturalı 28 ay oldu,

Etrafımızdaki kalabalığa hemen her gün “31 Mart 2019 tarihinden bu güne kadar ne değişti.?” şeklindeki sorumuza sanki herkes ağız birliği etmiş gibi “Belediye başkanları dışında değişen hiçbir şey yok, Şükür Allah’a bundan 5 yıl 10 yıl önce hangi problem varsa şu anda da o problemler devam ediyor” dedikten sonra eski başkanlara da yeni başkanlara da saydıranlar her gün biraz daha çoğalınca kendi kendimize “Yüksel Ercan annenin babanın duası başındaymış, Allah seni korumuş, Ya şimdi mevcut belediye başkanlarının yerinde sen olsaydın, sabah saatlerinden itibaren gördükleri belediye başkanlarına methiyeler dizen iki adım attıktan sonra da ağızlarına gelen her olumsuz ifadeyi kullananların muhatabı sen olsaydın, ne yapardın.? “ sorusuna cevap bulamıyor , sonrada AK Parti genel merkezine bizi aday göstermediği için sonsuz teşekkürler ediyoruz.

Biz fikir adamıyız,

Kültür adamıyız,

ancak henüz trafik sorunu çözülmemiş,

İmar problemi tam anlamı ile bitirilmemiş,

şehir girişlerinin yada çıkışlarının belli olmadığı bir yerleşim merkezinde kültürel manada ne yapılabilir yada kültürel etkinliklere sıra gelirmi..? sorularını bile sormaya cesaret edemiyoruz.

Meseleye bu pencereden bakınca “Allah mevcut belediye başkanlarına yardım etsin” demekten başka bir yol bulamıyoruz,

Problemlerin dağlar kadar o problemleri çözecek ekonomik kaynaklarında nerede ise hiç olmadığı bir süreçte, "Belediye başkanlığı zaten bize göre değilmiş" ifadesini kullanıp gazetecilik yapmanın da bize daha büyük keyif verdiğini söylememiz gerekiyor.

Bizi son derece mutsuz edecek belediye başkanlığından kurtulmaktan daha büyük bir keyif olabilirmi.?