İstediklerimiz olmadığında

Doğduğumuz günden hayatımızın sana ereceği ana kadar hep bir mücadele içerisinde oluruz,Daha iyi bir yaşam adına verdiğimiz mücadele de başarılı olanlar olduğu halde tüm çabasına rağmen bir arpa boyu alamayan büyük bir kitlenin de mevcut olduğunu biliyoruz, görüyoruz.

Siyasette, ticarette, sosyal hayatta, bürokraside bir ömür boyu verilen mücadelenin sonucunun nasıl olacağını daha çok yaşayarak öğrendiğimiz bir hayat yaşıyoruz.

Hayatımızın her noktasında elbette istediklerimizin olması adına çok büyük emekler sarf ettiğimiz zamanlar var, yorgun düştüğümüz anlar var, “Benden bu kadar ne yapsam olmuyor” diye hayıflandığımız süreçler mevcut.

Ancak bizim talep olduğumuz mevki ve makamlara çok sayıda taliplinin olduğunu bildiğimiz noktada söz konusu rakiplere de hak vermemiz gerektiğini belirtiyoruz.

Peki verdiğimiz bu mücadelenin boşa çıktığını yani talep ettiğimiz noktalara gelemediğimizde “nasıl bir yol izleyeceğiz ?” sorusu aslında milyonların ortak gündemidir.

Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi verdiğimiz tüm mücadele doğduğumuz günden bu dünyadan ayrılacağımız ana kadar daha rahat bir hayat yaşama adınadır.

Dünyanın var olan ülkelerinde de daha iyi bir yaşam sürebilmek adına bizim kadar yarışın bulunduğu bir süreç yaşanıyor mu?

Emin değiliz.

Türkiye’de aldığımız nefesin bile siyaset olduğu gerçeği artık herkes  tüm bireyler tarafından kabul edilen bir gerçek.

En ufak bir memuriyet için bile siyaset kurumunun söz sahibi olduğu bir ülkede herkesin bulunduğu noktadan çok daha üst makamlara gelebilmek adına nerede ise ölümüne bir mücadele başlıyor.

Bu mücadelede bildiğimiz hiçbir ahlaki kural kabul edilmiyor.

Kendimiz ile birlikte aynı hedefe kilitlenen rakiplerin o noktaya ulaşabilmek  adına etik olmayan yolları kullandıklarına çoğu zaman şahit oluruz.

Ancak fedakarlığı kendimizden yapar rakiplerimizden “belki yapmazlar” diye etik davranışlar bekleriz.

Ama rakip hiç bir kural, kaide tanımdan yoluna devam eder.

Böyle zamanlarda biz istediklerimizi, beklentilerimizi hayata geçirmemiş bireyler olarak bir noktadan sonra kendi kendimize küseriz.

Rahmetli Ozan Arif bu durumu:

“Eremeden muradıma ahdıma

Veda etmek üzre gemi rıhtıma

Ele değil ele kara bahtıma

Darıla darıla geçti bu ömrüm”

Dizeleri ile dile getirmiş.

Bizde siyaseten aradan çok uzun yıllar geçtiği halde istediğimiz hedeflere ulaşamamış birisi olarak sadece kendi kendimize darılıp duruyoruz.

Elimizden gelen budur.