İmar Komisyonları

Belediyelerin en gözde birimi bilindiği gibi öteden beri imar komisyonlarıdır, Edirne’den, Kars’a var olan 84 milyon insanın nerede ise tamamını ilgilendiren imar komisyonlarının olumlu yada olumsuz noktada alacağı bir karar insanların hayatını olumlu yada olumsuz bir şekilde değiştirebiliyor.

İmar düzenlemelerinin yerel yönetimlere verilmesi ve uygulamasının da belediyeler eli ile hayata geçirilmesi bundan 30-40  yıl önce belki ihtiyaca cevap verebiliyordu ancak geldiğimiz noktada İmar komisyonları yukarıda da belirttiğimiz gibi ortaya çıkardığı eşitsizlik dolayısı ile iyiden iyiye kangren olmuş durumda.

Türkiye’de son dönemlerde yapılan düzenlemeler ile Büyükşehir sayısının 30’a çıkması geriye kalan 81 il merkezinden de bu 30 bölgeye doğru başlayan göç durdurulamayınca herhangi bir büyükşehir nüfusunun 8-10 kent nüfusundan daha fazla olduğu gerçeğini gözler önüne serdi.

Büyükşehirlerde artık köy yok, Kentlerin tamamında köylerin yerini mahalleler aldı, kent merkezlerinde var olan yerleşim merkezleri her ne kadar köy olarak anılıyorsa da belirttiğimiz gibi artık her yer birer mahalle oldu çıktı.

Böylesi bir noktada belediyelerin imar komisyonlarının fonksiyonu daha bir fazla ortaya çıkmış durumda,  İlçe belediyelerinde beş kişiden oluşan çoğu zamanda muhalefet partilerinin aldığı oy oranına göre üçe iki olarak alınan kararlar sonunda nüfusu yüzbinlerce ifade edilen yerleşim merkezlerinin kaderi olum yada olumsuz bir şekilde 3 kişinin dudakları arasından çıkıyor.

Şimdilerde köy olarak anılan ancak belirttiğimiz gibi büyükşehir bünyesinde bulunması dolayısı ile mahalle kapsamına alınan pek çok yerde vatandaşın bir şekilde sahiplendiği tarım alanı yada yeşil alan diye tanımlanan araziler mevcut durumda fazla para etmezken sözünü ettiğimiz 5 kişilik imar komisyonuna yer alan bilemediniz 3 kişinin onayı ile yeşil alan yada tarım alanı diye bilinen araziler yapılan imar değişiklikleri ile trilyonluk araziler oluyorlar.

Son dönemlerde bizim gördüğümüz hadise yapılan imar değişiklikleri sonrasında o yerleşim merkezinde belediyeye yakın yada belediye yönetimi il e aynı siyasi partiye mensup kişilerin arazilerinin olağanüstü değerlendiğidir.

Bir yerleşim merkezinde bakıyorsunuz aynı bölgedeki bir arazi yapılan cins değişikliği ile var olan değerini elliye yüze katlıyor ancak hemen yakınındaki arazi sırf siyasi görüş dolayısı il o belediye yönetimi değişinceye kadar değersiz kalıyor.

Dikkat edin belediyelerin imar komisyonlarında alınan ve çevrede “Rant” olarak değerlendirilen cins değişiklikleri sonrasında tartışmalar bir türlü bitmedi, İmar komisyonu üyelerine karşı yapılan ve sonu yaralanma ile ölümler ile biten saldırılar da bitip tükenmek bilmedi.

Biz bu sütunlarda birkaç kez daha yerleşim merkezlerindeki imar düzenlemelerinin belediyelerdeki imar komisyonları tarafından değil Ankara’dan daha geniş bir çerçevede yapılmasını talep eden yazılar yazmıştık.

İmar düzenlemelerinin Ankara’dan yapılması ile “bana az kat verdin falancaya çok kat verdin” tartışması kısa bir zaman dilimi içerisinde önlenecektir, “Benim arazim için istediğim plan değişikliği yapılmazken falanca partiye yakın olan işadamının arazisi yapılan plan değişikliği ile var olanın çok daha üstünde bir değere çıktı” şeklindeki sataşmalarında önüne bu şekilde geçilecektir.

Daha önceki dönemlerde olduğu gibi 31 mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimi kazanan partilerin belediyelerinin imar komisyonlarında bitip tükenmeyen “Beş binlikler-yirmibeş binlikler”  çalışmaları olanca hızı ile devam ediyor.

Merkezi hükümetin birkaç yıl önce sözünü ettiğimiz şekilde yani planlamaların yerel yönetimlerden alınıp Çevre ve Şehircilik bakanlığı eli ile yapılacağı yönünde  bir çalışma başlattığı biliniyordu ancak şu günlerde başlatılacağı söylenilen bu çalışmanın ne aşamada olduğunu bilmiyoruz.

Böylesi önemli konularda partizanlık yapılması ilerleyen zamanlarda ortaya hiç hoş olmayan görüntülerin çıkmasına vesile oluyor, planında beş kat olarak bilinen bina yedi kata çıkarılıyor olası bir depremde herkesi daha acılar içerisinde bırakan yıkımlar yaşanıyor.

Değermi insan hayatını ranta kurban etmek.?