Huzur çok uzakta


Bazen insan kalabalıklar içinde kaybolur, gözleri güler ama yüreği ağlar. Oysa dışarıdan bakıldığında her şey yolundadır; düzenli bir hayat, tebessüm eden bir yüz, yapılması gerekenlerin eksiksiz tamamlandığı günler…

Ama içerde, tam kalbin kıyısında bir yerlerde eksik bir şeyler vardır. Adını koymak zordur ama hissi tanıdıktır: Huzur yoktur.

Bir zamanlar küçük şeylerle mutlu olurduk. Bir bardak çayın deminde, bir dostun içten bir gülümsemesinde, sokaktan geçen çocukların neşesinde bulurduk huzuru. Şimdi çayın tadı da değişti, yüzler eksik, kahkahalar sönük.

Çünkü huzur, artık ne sabah güneşinde ne de gece sessizliğinde kolayca bulunuyor. Gökyüzü bile sanki daha puslu, rüzgârlar bile suskun. Çünkü huzur, dışarıda değil; içimizdeydi ve biz onu orada aramayı unuttuk.

Günümüz dünyasında huzur, sanki erişilmesi güç bir lüks haline geldi. Herkes konuşuyor ama kimse gerçekten dinlemiyor. Herkes bir şeyler anlatıyor ama kimse içini açmıyor. İnsanlar birbirine yakın gibi görünse de, aslında kalpleriyle birbirine kilometrelerce uzak.

Ve huzur, işte o mesafenin içinde kayboluyor.

Kendimizi kandırdık çoğu zaman. Huzuru başkalarının onayında, başarıların doruğunda, maddeyle dolu vitrinlerde aradık.

Ama yastığa başımızı koyduğumuzda anladık ki, içimiz hâlâ boş. Gün boyu ne kadar gülümsesek de gece olunca göz kapaklarımızla beraber bastıran bir sızı vardı. Çünkü huzur, bizden çok uzakta değil; biz ondan çok uzaklaşmıştık.

Ve belki de çözüm çok basit: İçimize dönmek.

Bir dua etmek, affetmek, teşekkür etmek, hatamızı kabul etmek…

Kalbimizi temizlemek, ruhumuzu dinlendirmek. Huzur, bir adım ötede olabilir; ama o adımı atmaktan korktuğumuz sürece, hep çok uzakta kalacak.

Çünkü huzur, uzaklarda değil. Huzur, biz onu unuttuğumuz için çok uzakta.
 

#amp-auto-ads