HÜDAPAR ve KÜRT Çalıştayı

​15 – 16 Şubat günlerinde Diyarbakır’da düzenlenen “Kürt Meselesine İnsani Çözüm” başlığı altında HÜDAPAR tarafından düzenlenen iki günlük toplantıya çok sayıda bildik konuşmacıların yanında kendine münhasır yazar vedüşünürlerin de katıldıklarını öğrenmiş bulunuyoruz.

​Esas konuya geçmeden önce HÜDAPAR’ı kısaca tanıyacak olursak; HÜDAPAR, 1979 yılında Diyarbakır – Batman merkezli alanda kurulan Hizbullah kanlı terör örgütünün devamı bir partidir. Hizbullah’ı biz, “Domuz Bağı”ile Gonca Kuriş’i katleden, bazı gazetecileri ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan cinayetleri olmak üzere birçok faili meçhul cinayetlerin sorumlusu olarak tanıyoruz. Bu örgüt 90’lı yıllarda PKK’ya karşı da bazı eylemler yaptığından “Böcek yiyen Böcekler” namı ile de anılmışsa da sonradan anlaşılmıştır ki o da PKK gibi Kürtçü, kanlı bir terör örgütüdür. 19 Aralık 2012 Yılında kurulan HÜDAPAR, hunharca işlediği bunca cinayetlere rağmen Hizbullah’ı terör örgütü olarak kabul etmemektedir.

​HÜDAPAR’ın “Kürt Meselesine İnsani Çözüm” başlığı altında iki günlük çalıştayına tabir caizse hıyarım var diyene tuzluğu ile koşan ne kadar Sorosçu, 2. Cumhuriyetçi, FETÖ’cü Türk düşmanı varsa bu toplantıda onların isimlerini görüyoruz. Bu toplantıya katılanlar, bu çalıştayı fırsat bilerek Türk Devletine, cumhuriyete, üniter devlet yapısına ve Mustafa Kemal Atatürk’e zehirlerini kusmuşlardır.

​15 Maddelik sonuç bildirgesinin yayınlandığı 2 günlük çalıştayın içeriğinde, Türkiye Cumhuriyetinin temeline adeta dinamit konulmuştur. Türk Devleti: “Ankara’nın huzuru Diyarbakır’dan geçer” denilerek tehditler savrulmuştur. “100 yıllık çözüm bekleyişi” denilerek içlerinde besledikleri karanlık ve kötü niyetli fikirlerini açık açık deşifre etmişlerdir.

Şeyh Said ve Seyid Rızanın posterleriyle donatılmış salonda ayrıca Türk devletine isyan etmiş, kan dökmüş bu isyan hareketinden dolayı Kerkük ve Musul’u kaybetmiş olmamıza rağmen bu eşkıya bozuntusu Şeyh Said’ten devlet özür dilemeliymiş, küstahlığa bakar mısınız? 

​Bu Kürt Çalıştay gurubunun içinde gerçekten Kürtleri düşünen birisi var mıydı, eğer varsa hiç düşünmüş müdürbilemiyorum: “yaşadığımız bu ülkede Türkler hangi haklara sahipse ben de o hakları kullanıyor muyum, Irak, İran ve Suriye’de yaşayan Kürtlerle benim Türkiye deki durumum hakkında ne gibi farklılıklar var” diye acaba bir muhakeme yapmış mıdır? Eğer yaptıysa görecektir ki; böyle bir toplantı İran’da yapılsaydı katılımcıların çoğu idam edilirdi. Suriye’de ise Kürtlerin kimlikleri yok, vatandaş olarak dahi sayılmıyorlar.

​Ana dilde eğitim isteniyor. Amerika, İngiltere, Kanada, Almanya gibi birçok ülkede de dilleri ve milliyetleri ayrı topluluklar var. Bu ülkelerin hangisinde ana dilde eğitim uygulaması var gösteremezler. Böyle bir uygulama bir zamanlar TİTO Yugoslavya’sında vardı TİTO öldükten sonran Yugoslavya’nın kaç parçaya bölündüğünü 80’li, 90’lı yıllarda hep birlikte görmüş olduk.

​İşin garip tarafı kendilerini yerli ve milli olarak niteleyen, her defasında beka meselesini gündeme getiren iktidar ve onun küçük ortağından bu toplantı için hiçbir tepki gelmedi. DEM Partisini kapatmadığı için Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını dahi isteyen Devlet Bahçeli ve partisinden de bir tepki gelmedi.

​Tepkinin gelmediği diğer taraf ise; ekonomiden, siyasetten, toplumsal olaylardan bahsedenler için hassas duyarlılık gösteren, soruşturma açan savcılıklar sanki Türkiye’de böyle bir toplantı hiç yapılmamış, böyle konuşmalar olmamış gibi sessiz kalınması oldukça ilginçtir doğrusu.

#amp-auto-ads