Hey gidi günler hey

Zaman ne de hızlı akıp gidiyor… Bir bakmışsın çocukluk, bir bakmışsın gençlik, bir bakmışsın yıllar su gibi akıp geçmiş. Eskiden sanki günler daha uzun, geceler daha huzurluydu. Sokaklarda oynanan oyunların sesi, mahallede yankılanan kahkahalar, komşuların kapı önündeki sohbetleri… Hepsi şimdi birer anı oldu.
Hey gidi günler hey… Sabahın erken saatlerinde uyanıp kahvaltıdan sonra doğruca sokağa çıkardık. Ayakkabılarımız toz içinde kalır, dizlerimiz yara bere içinde olurdu ama kimse bundan şikâyet etmezdi. Çünkü oyun oynamak her şeyden önemliydi. Saklambaç, yakar top, sek sek… Şimdi çocuklar dört duvar arasında, ekranlara hapsolmuş bir şekilde büyüyor.
Hey gidi günler hey… Bir öğretmenin bir öğrenciye dokunuşu hayatını değiştirebilirdi. Kalemle yazılan her kelimenin bir değeri vardı. Şimdi her şey klavyelerde soğuk tuşlara sıkışmış gibi. Bir mektubun gelmesini haftalarca beklerdik, şimdi ise bir mesaj saniyeler içinde iletiliyor ama duygular aynı sıcaklıkta mı, işte orası tartışılır.
Hey gidi günler hey… Büyüklerin sözleri altın değerindeydi. "Büyükler konuşurken çocuklar susar" derlerdi ama ne hikmetse en güzel hikâyeleri de büyüklerden dinlerdik. Bayram sabahlarında büyüklerin ellerini öpmek, şeker toplamak, harçlık almak… O bayramların tadı başka bir şeydi.
Hey gidi günler hey… Geriye dönüp baktığımda o günlerin saflığını, samimiyetini ve güzelliğini daha iyi anlıyorum. Zaman ilerliyor, dünya değişiyor ama bazı şeylerin kıymetini bilmek, hatırlamak ve o eski güzel günlerin ruhunu yaşatmak bizim elimizde.
Bazen eski bir şarkının melodisi çalar radyoda, bazen de bir sokaktan geçerken burnuma çocukluk anılarımın kokusu gelir. İşte o an, zaman durur… Gözlerimi kapatırım ve kendimi yine o eski günlerde bulurum.
Hey gidi günler hey… Akşam ezanı okununca eve dönmek zorundaydık. Analarımız kapının eşiğinde, babalarımız ise bir köşeden bizi gözetlerdi. Yemeğe oturduğumuzda herkes sofradaydı, televizyon kapalıydı, sohbetler sıcacıktı. Şimdi ise herkesin elinde bir telefon, gözler ekrana kilitlenmiş… Aynı sofradayız ama birbirimizden ne kadar uzağız.
Hey gidi günler hey… Okulun bahçesi en büyük eğlence alanımızdı. Küçük şeylerle mutlu olurduk. Bir dostluk bilekliği, bir gazoz kapağı, bir öğretmenin başımızı okşaması bizi dünyalar kadar sevindirirdi. Şimdi çocuklar için mutluluk bile pahalıya satılıyor.
Hey gidi günler hey… Bir zamanlar bayramlık ayakkabımızı yatağımızın başucuna koyup sevinçten uyuyamazdık. Bir defter, bir kalem almak için bile heyecanlanırdık. Şimdi koca alışveriş merkezleri var ama sanki o eski heyecan yok.
Hey gidi günler hey… Peki biz mi değiştik, yoksa dünya mı? Yoksa büyüdükçe içimizdeki çocukluğu kaybettik de farkında mı değiliz? Şimdi biz de çocuklarımıza “Bizim zamanımızda…” diye başlayan cümleler kuruyoruz. Kim bilir, belki onlar da yıllar sonra bizim gibi "Hey gidi günler hey…" diye iç çekecekler.
Ama ne olursa olsun, bazı şeyleri kaybetmemek bizim elimizde. O eski sıcaklığı, samimiyeti, sevgiyi yaşatmak için çabalamalıyız. Çünkü en güzel anılar, en saf duygular geçmişte değil, içimizde saklı. Yeter ki onları hatırlayacak bir yüreğimiz olsun…

Hey gidi günler, nerede o bahar,
Mahallede yankılanan tatlı diyar.
Şimdi sessiz, solgun sokaklar,
Çocukluk düşlerimde hâlâ bahar.

#amp-auto-ads