HDP'yi öldürmek, SP'yi almak..

Gün geçtikçe erken bir seçim isteğinin karşısında iyiden iyiye sıkışan ve bu sıkışıklığı aşmak için bir taraftan 'şunu yaptık, bunu açtık, gaz bulduk, balyoz, feto, darbeci, HDP sempatizanı hatta bana karşı olanlar terörist' diyerek siyaset yapan diğer taraftan da CHP'nin başını çektiği, HDP'siz olmayacağının imasını veren İYİ Partinin yanında yer alan SP'yi ve diğerlerini yanına çekmeye çalışan iktidarın sorumluluğunda olan ülkenin turizm denince ilk akla gelen kentlerinden biri olan İzmir'de HDP İl binasının basılıp, bir kadının öldürüldüğünü benim gibi haber alıyor.

Halbuki aynı iktidarın başta Avrupa'da olmak üzere dünyayı gezerek, 'pandemi yok, milletinizi bırakın, gelip bizim ülkede denize girsinler' dediği bir süreçte..
Gerçi aynı iktidar Diyarbakır HDP İl Binasının önüne kurulan çadırlarla halkların karşı karşıya gelmesine, kin ve nefretin artmasına yol açan girişimleri görmez tam tersi destekler durumda olurken kendi parti binalarının, kamu binalarının önüne polis, bariyerler koymayı da unutmaz.
İşte tam bunlar yaşanırken Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün sosyal medyadan yaptığı 50 maddelik açıklamasında partisinin politikalarını eleştirmesi, yeni bir Saadet Partisi teşkilatı oluşturmak için kendi gözetiminde bir liste hazırlanarak partisinin kongre başkanlığına sunacaklarını belirtmesinin ardından konuyla ilgili bir değerlendirme de partinin eski genel başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak'tan geliyordu.

Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir süre önce ziyaret ettiği Asıltürk'ün SP'nin MHP ortaklı AK Partinin başını çektiği cumhur ittifakında yer alması gerektiğini ima etmesi ardından Saadet,  Partisi'nin Cumhur İttifakı'nda yer almasının 'vahim sonuçları' olacağını ifade eden eski Saadet Partisi Genel Başkanından sonra aynı partinin eski genel başkanı Mustafa Kamalak'tan da açıklamalar geliyordu.
Kamalak, "Eğer Saadet Partisi bu şartlar dahilinde Cumhur İttifakı’nda yer alacak olursa, kendi 50 yıllık kırmızı çizgilerini kaybetmiş olur ve Türkiye iki keskin kampa bölünür. Ülke için felaket olur" ifadelerini kullandığı açıklamasına ek olarak çok ama çok önemli bir açıklama yaptığı gecenin sabahında gelen bir kara haberle HDP'nin İzmir İl Başkanlığının saldırıya uğradığını ve partide çalışan bir kadının öldürüldüğünü öğreniyorduk.
Hem de 'AK Parti tıkandı, çetelerle kirlendi!' diyen Saadet Partisi eski Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın 'Devlet her gün şu kadar öldürdük, bu kadar imha ettik dememeli. Bu çok ama çok tehlikeli ve düşmanca bir tavır. Ve bu tür açıklamalar yapanlar şunu bilsinler ki 'öldürdük, imha ettik' diyenler öldürdük, imha ettik dediklerinin de bu ülkenin insanları olduğunu ve o ölenlerin anası, babası, yakını, dostu, arkadaşı olduğunu ve bunları da devlete düşman etmemek gerekir' derken..
Evet, Saadet Partisi eski Genel Başkanı Mustafa Kamalak'ın bu açıklamasının altına bende hem de en kalın kalemle imza atarken İzmir'de yaşanan vahim olayın basit bir olay olmadığı ve gerginlik sahasına çekilmek istenen HDP'nin ve onun partilileri, senpatizanları, yandaşlarının sabırlı, sakin olmalı derim.
Çünkü oynanan bu karanlık oyunun asıl amacının gerginlik üzerinden yani Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı ile siyaset yapmak isteyenlerin olduğunu ve bu oyuna gelmemek gerekir..
Hedefin, 'HDP'yi öldürmek, SP'yi almak..' olduğunun unutulmamasını ve yaşanan bu olayın kardeşliğimize, ülkemizin iç barışına yönelik bir basit olay olduğunu bilerek hareketle hareket etmenin mutlak olduğu ve Kamalak'ın  dediği gibi hemen her dakika, her saatte yani her gün 'şu kadar öldürdük, bitirdik, imha ettik' diyenlerin provokasyona gelinmemesi gerekir derim.
Bunu ilk yapacak olanda kendisine direk telefon açıp, 'şantiyedeyim' diyen müteahhitlerle Azerbaycan'da da karşılaşan, övünen, barış süreci denen süreçte hem kendisine, partisine, ülkeye katkı sunan ama 'Seni başkan yaptırmayacağız' denildiği için o süreci bozmakla suçlanan Erdoğan'dır..