Hayaller hayallerde kaldı

Bir zamanlar gözlerimde parlayan umutlar vardı.
Gece yatarken kurduğum düşler, sabahları uyanmak için sebebimdi.
Bir gün olur da gerçek olur diye sakladığım o hayaller,
şimdi birer tozlu hatıra gibi aklımın raflarında bekliyor.

Hayat dediğin; insanı kendi yolundan çeken, rüzgâr gibi savuran bir oyunmuş meğer.
Hedeflerim vardı, ama yolda önümü kesen kaygılar,
“yarın” dedikçe biraz daha uzaklaştı o hayaller.
Ve ben fark ettim ki, ertelediğim her gün, hayalime atılan bir zincir halkasıymış.

Kimi hayaller başkalarının sözlerinde yıkıldı,
kimi hayaller kendi korkularımda boğuldu.
En çok da “Zaman var” derken çürüyen hayallerim acıttı canımı.
Oysa bilseydim, zaman dediğimiz şeyin aslında sessizce bizi tükettiğini…

Belki de hayat, bize her hayali kurdurmuyor.
Bazılarını sadece uzaktan izleyelim diye veriyor,
bazılarını ise yüreğimizi sınamak için.
Çünkü insan en çok, ulaşamadığı şeyin hasretinde büyür.

Şimdi dönüp bakıyorum da,
belki hâlâ o hayallere uzanacak gücüm var, ama cesaretim yok.
Ve kabul ediyorum: Bazı hayaller sadece hayal olarak güzeldi.
Gerçek olsaydı, belki bu kadar değerli hissettirmeyecekti.

Yine de, gecenin bir yarısında pencereden yıldızlara bakarken,
o yarım kalmış hayallerin fısıltısı kulağıma gelir:
“Bir gün… Belki bir gün…”

Ve ben o an anlarım ki;
bir hayal, gerçekleşmese bile insanı yaşatmaya yeter.
Çünkü bazen, hayata tutunmanın tek yolu
o hayalin hâlâ içimizde nefes alıyor olmasıdır.
Hayaller senin içinde ama sen hayallerin içinde değilsin. Artık hayaller sensiz yol alıyor bu devranda...