Hastalık ve sağlık iki ayrı dünya gibi. Sağlıklı bir hayattan aniden vizesiz bir seyahatle hastaların dünyasına sende katıldığın zaman orada hayatın bütün kırılganlıkları bir bir önünüze seriliyor. Kendi acziyetimizle, kendikendimize yetememezliğimizle, çaresizliğimizle baş başa kalıyoruz. Bir nefesin ne kadar önemli olduğunu öğrenmek için hasta olmak gerekiyor sanırım. Son on beş gündür yaşadıklarım, Sultan Süleyman’ın:
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dillere pelesenk olmuş sözünü sık sık terennüm ettirdi.
Hastalık süresinin uzaması, insanda çaresizlik ve yalnızlık hissini körüklüyor. Bir yanda yalnızlık, çaresizlik ve ölüm hissiyle başa çıkmaya çalışan sen, diğer yanda ayrı bir dünyanın ölümsüz seyyahları gibi salınan ve bütün endamlarıyla sana nazire yapan sevdiklerin. İki ayrı bir dünya, iki ayrı ruh hali. Hastalık ve sağlık.
Bir yanda geçmek bilmeyen zaman, diğer yanda nasıl geçtiğini anlamayan bir zaman. Bir yanda ben diğer yanda benden ötede kalanlar. Bir yanda yeni halim, diğer yanda eski Hal. Eski hal muhal, yeni hal izmihlal. Hastalık ve sağlık.
Bir yanda hayal âleminin boyutlarını aşan egzotik bir yaşamın peşinde kaybolanlar, diğer yanda hayatın gözün önünde bir film şeridi gibi geçişinin dayanılmaz gerçekliği. Bir yanda tefekkür diğer yanda şükürsüzlük. Şükrün mikyası; kanaattir, iktisattır, rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı; hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram helâl demeyip rastgeleni yemektir. Hastalığı verene ve dahi bizi sağlıklı kılana şükür.Hastalık ve sağlık.
Ve o geçmeyen gecelerin sabahını yalnız beklemek var ya, ya da ayak sesine kulak kabartmak, yâda bir telefon sesine sarılmak. Hastalık ve sağlık
Ama nafile Afrika bilgeliğinin söylemiyle, bütün beyazların birer saati vardır ama hiç zamanları yoktur.
Can sıkıntısından bugün kurtulmanın yolunu buldum. Ne bir ayak sesi işitmek istiyorum, ne de bir telefon sesiyle irkilmek. İçimin sesini yazıya dökmek için, bana kalem tutmayı öğretene şükretmek için yüzümü Yaratana çevirmek yeterli.
Pascal’in çok sevdiğim bir sözü var, diyor ki “Mutsuzluğun tek nedeni, insanın tek başına odasında nasıl oturacağını bilememesidir.” Hâlbuki hepimizin bir masada, bir odada sessizce oturup tefekkür etmeyi, okumayı, hayal kurmayı, gönlümüzden bir şeyler geçirmeyi başarmamız gerekir. Dualar duvarları aşabilir. Duaların gücü inşirah olur, şifa olur. Yunus ne güzel buyurmuş:
Hoştur bana senden gelen
Ya gonca gül yahut diken
Ya hayattır yahut kefen
Nârın da hoş nurun da hoş
Kahrın da hoş lütfun da hoş