Hak, hukuk, adalet! Yaşamımızda en çok duyduğumuz üçlü olsa gerek. İşçi greve çıkar, sloganı “hak, hukuk, adalet” olur. Memur eylem yapar, sloganı “hak, hukuk, adalet” olur.
Siyasi partiler miting yapar, sloganları “hak, hukuk, adalet” olur. Bir kişi ya da herhangi bir STK, kurum vs. haksızlığa uğrar, sloganı “hak, hukuk, adalet” olur. Bir kadın tacize ya da tecavüze uğrar, o ve destekleyen grupların sloganı “hak, hukuk, adalet” olur. Herhangi bir kazada birileri yaşamlarını yitirir, onun çevresinin mesajı “hak, hukuk, adalet” olur.
Bir hayvana şiddet uygulanır, toplanan hayvanseverler hep bir ağızdan “hak, hukuk, adalet” diye bağırırlar. Herhangi bir yerde ağaç katliamı yapılır, çevreciler “hak, hukuk, adalet” diye haykırırlar.
Herhangi bir su kaynağı atıklarla kirletilir, yine hep bir ağızdan “hak, hukuk, adalet” diye seslenilir. Fabrikalar havaya zararlı gazları bırakır, oksijenimiz bitiyor, toplanan ilgililer “hak, hukuk, adalet” diye feryat ederler.
Çünkü insan, hayvan, bitki, çevre, hava, su hepsi de canlı yaşamını ilgilendiren konular. Sağlıklı bireylerin var olması için gerekli olan şartlardır yukarıda saymış olduğum konular.
Ayrıca, insanın bir de sağlıklı bir psikolojik ve sosyal yaşam sürmesi gerekli ki, onun içinde “hakka, hukuka ve adalete gereksinimi vardır. Bu seçenekleri çokça sıralayabiliriz.
Demek ki toplumsal olarak hakka, hukuka ve adalete çok ihtiyacımız var. Yani bu sloganın söylenmesine gerekçe oluşturuyor hakkın, hukukun ve adaletin çiğnenmiş ya da uygulanmamış olması. Hak, insanın yaşam biçimini oluşturan kazanımlar olarak kabul edilebilir. Hukuk, toplumu düzenleyen kurallar bütününü konu edinen bir bilim dalıdır.
Adalet ise, hakka ve hukuka uygun olmak, doğruluktan ayrılmamak her türden canlının hakkını ve hukukunu korumak demektir. İşte sorun tam da buradadır. Adaleti temsil eden bir figür vardır adalet kurumlarının bahçesinde. Elinde terazi olan bir insan. O terazi ki doğru tartmalı ve her iki kefenin de aynı düzeyde kalmasını sağlamalı.
Şayet terazinin ayarını bozarsanız ve bir tarafı ağır tartmaya başlarsanız işte felaketi getirdiniz demektir. Dün birisine uygulanan yanlış tartma, bugün bana, yarın da mutlaka ki sana uygulanacaktır.
"-Nasılsa ben sıramı savdım, benden sonra kime ne uygulanırsa uygulansın-" diye düşünürseniz, sizin temsil ettiğiniz kitlelere hiçbir yararınız olmayacak sadece kendinizi düşündüğünüzü gösterecektir. Toplumu temsil eden her kesimin liderlerine ya da yöneticilerine şöyle bir şey söylemekte yarar vardır.
Yaptığınız her şeyi ve her hamleyi akıl süzgecinizden iyice süzün. Yararlı olanları topluma uygulayın ki hep var olasınız. Zararlı olanları uyguladığınızda en yakın çevreniz bile bir süre sonra sizden ve sizin fikirlerinizden sıkılacak ve inanın ki sizleri yalnız bırakacaktır.
Bu düşüncenin sağı, solu, ilericisi, gericisi, demokratı, cumhuriyetçisi, laiki, dincisi, türkü, kürdü, lazı, çerkezi vs. i yoktur.
Bu düşünce toplumun her kesimini en yakından ilgilendiren bir düşünce sistemidir. İşte tam da bu yüzden diyoruz ki; “HAK, HUKUK, ADALET”.