Dışarıdan bakınca cenneti giyinmişsin.
Gözlerin ışıkla gülüyor, dudaklarında bahar var.
Ne gam, ne tasa, ne acı izi…
Sanki dünya senin için dönüyor,
Sanki hayat, senin tebessümünde anlam buluyor.

Ama içindeki fırtınayı kim bilecek?
Hangi göz görecek içinin kanayan duvarlarını,
Ve hangi kulak duyacak suskunluğunun çığlıklarını?
Ey insan!
Gülsen de için ağlıyor…

Bir yudum huzura hasret kalmışsın da,
Her kahkahanda biraz daha boğulmuşsun.
Kalabalıkların ortasında bir yalnızlık abidesisin,
Ve her omuza dokunduğunda daha da düşüyorsun.
Mevsim bahar olsa da yüreğin kıyamette…

Hani bir zamanlar vardı ya,
Duvardan sarkan bir çivide elbiseni değil,
Kendini yorgun düşürürdün,
Gözyaşın bile seni anlamazdı,
O bile seninle kalmazdı, akar giderdi.
İşte o anlarda öğrendin:
En büyük çığlık, sessiz olandır…

Ey insanoğlu!
İçinde ne taşıyorsun da yüzünde bu sahte gülüş var?
Kimden gizliyorsun yangınını,
Kimin için rol kesiyorsun perişan hâlinde?

Bilmiyorlar…
Sen bir çiçek gibi açıyorsun,
Ama kökün cehennemin en ıssız yerine salınmış.
Bilmiyorlar…
Sen bir dua gibi gülüyorsun,
Ama içinde inkâr eden bir feryat var.
Kimsenin bilmediği sabahlarda…

Ey gönlü kan ağlayan dost!
Sakın sanma ki Rabbim bu hâlini görmüyor.
O, içindeki yangını da biliyor,
Sır gibi sakladığın duaları da.
Yüzünde bahar, içinde hazan olsa da,
Her gözyaşını tek tek kaydediyor.

Unutma,
Gülsen de için ağlıyor olabilir…
Ama ağlayan her kalp,
Bir gün rahmetle yıkanacaktır.

Ve en çok da gece yarıları vuruyor acı…
Herkes uyurken sen kendine uyanıyorsun.
Bir boşluk gelip oturuyor yüreğine,
Adını koyamadığın, anlatamadığın bir boşluk...
Ne dert diyebiliyorsun,
Ne de dertsizlik...
Sadece bir eksiklik;
Ezeli ve ebedi bir eksiklik.

Çocukluğundan beri bir şey arıyorsun, değil mi?
Biri elini tutacak sandın, tutmadı.
Biri “anlıyorum” diyecek sandın, anlamadı.
Diline dökülmeyen ne varsa,
Boğazında bir düğüm oldu kaldı.
Yutkundun, sustun,
Ve kimse senin bu sessizliğini zafer sanmasın:
Sen her gün biraz daha kayboldun...

Bazı geceler kendini mezar taşına yazmak istedin:
“Burada bir ömrün suskun çığlığı yatıyor.”
Ama sonra sabah oldu,
Bir gülüş geçirdin yüzüne,
Ve kimse anlamadı içindeki yas törenini…
Çünkü gülen bir yüze kimse "Nasılsın?" diye sormaz artık.

Ey içi ağlayan insan…
Belki de en çok sen kıymetlisin.
Çünkü ağlayan bir kalp,
Henüz taş olmamış demektir.
Çünkü geceyi iliklerine kadar hisseden,
Sabahı en güzel karşılayandır.
Ve sen...
Her şeye rağmen susup sabrediyorsan,
Bil ki Allah sana şah damarından daha yakındır.

Yoruldun biliyorum,
Ama unutma:
Yorgun kalpler,
Rahmetin gölgesinde dinlenir en güzel.

Mehmet Hatip Denek