Bizim gibi yarın ne yapacağını bilmeyen, günübirlik yaşayan, kervan yolda dizilir mantığıyla hareket eden bir toplum için, yakın gelecek, uzak gelecek hakkında tahminlerde bulunmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Gelin bir an için; ay sonunu nasıl getiririm, yarın işten çıkarılır mıyım, işyeri kira mı yarın ödeyebilir miyim, döviz kurunda ki değişimin hayatımıza etkilerini bir kenara bırakalım. Dünyayı yönetenlerin, yönetmeye talip olanların konuşmalarının satır aralarından verdikleri mesajları okumaya çalışalım.
Napolyon BONAPART’a göre “Ahmaklar geçmişten, akıllılar bugünden, çılgınlarda gelecekten bahsederler”. Kimseye zarar vermeden, kimsenin tavuğuna kış demeden biraz çılgınlık yapsak sorun olmaz herhalde.
Bu gelecek tasavvurumuzu, dünya ölçeğinde tüm insanlığın temel ihtiyaçlarını oluşturan, bugüne kadarda birçok savaşın konusu olmuş, bundan sonra da olmaya aday enerji, su ve gıda üzerine inşa edelim.
ABD Başkanı Donald TRUMP, 2016 yılı seçimlerinde bütün dünyaya deklare ettiği gibi Paris İklim Anlaşması’ndan giderayak 197 ülke arasından çekilen ilk ülke oldu.
Peki, bu kararın altında ne yatıyor? Sırf herhalde ülkelere kıllık olsun diye yapılmış bir eylem olmasa gerek. Bu konuyu hep birlikte biraz irdeleyim.
Düne kadar hepimiz için, doğalgaz denilince Rusya, petrol denilince Suudi Arabistan akla geliyordu. Son on yıldır bu paradigma değişti artık.
ABD, 42 yıldır yasakladığı petrol ihracatının önündeki engelleri kaldırdı. Artık petrol üretiminde ve ihracatında Suudi Arabistan’ı geçmek üzere ,belki de geçti. Bol miktarda ürettiği kaya gazını, 2015 yılı Aralık ayında AB ülkelerine ihracata başladı. Doğalgaz üretiminde ve satışında Rusya ile yarışır konumunda. Yakın zamanda, petrol ve doğalgaz ihracatında bu iki ülkeyi geçerse hiç şaşırmayın.
Bütün bu olup bitenlerin “Paris İklim Anlaşması” ile “yenilenebilir çevreye duyarlı enerji” üretimi ile bir bağlantısı olması lazım.
Dünyada enerji alanında büyük bir değişim sürecindeyiz. Ateşin keşfedilmesinden beri, odundan kömüre, kömürden petrole geçiş gibi şimdide, fosil yakıtlardan yeşil enerjiye geçiş sürecindeyiz. Bu süreç çok hızlı gerçekleşmektedir. Fosil yakıtlar üzerine inşa edilmiş tüm sanayi altyapısı değişiyor.
Elektrik üretiminden, ısınmaya kullandığımız fosil yakıtların yerini, çok yakında güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji gibi yeşil enerjiler alabilir.
Elektrikli araçlar, tahmin ettiğimizden daha kısa süre zarfında yollarımızda boy gösterecek. Bu anlamda İngiltere 2030 yılından itibaren tüm benzinli ve dizel araçların satışının yasaklanacağını duyurdu. Bizim ülkemizde yaygın olmasa da dünyada 2 milyondan fazla elektrikli araçlar var. Bu sayıyı 2030 yılında yüz milyonlarla ifade edilebileceğini varsayabiliriz. AB ülkeleri 2025 yılına kadar üretip, tüketiciye sundukları araçların en az yüzde 25’ini elektrikli araçlardan oluşmasını planlamaktadırlar.
Çevreye duyarlı yeşil enerjiye teşvik ve yatırım bu hızla devam ederse bir iki yıl içerisinde üretim maliyetleri fosil yakıtları üretip pazarlamaya geçiş aşamalarındaki toplam maliyetinden daha ucuz olacak.
ABD 40 yıldır yasak olan petrol ihracatını ve kaya gazı ihracatını serbest bırakması enerjide değişimi önceden görmesinden kaynaklanabilir mi?
“Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesinin altında yatan temel neden, enerji üretiminde ve tedarikinde meydana gelen gelişmeler olabilir mi? Fosil yakıtların çıkarılma maliyeti yenilenebilir enerji kaynaklarının üretim maliyetinden yüksek olursa çıkarmak rantabıl olmaz. Bu acele sanki değişen enerji jeopolitiğinden kaynaklanmaktadır.
Diğer bir konu, iklim değişikliklerinin verimli topraklarımızı çöle çevirmesi, su kaynaklarının giderek azalması olarak önümüze çıkıyor. Bir kilo patates üretmek için 1000 litre, bir kilo tavuk üretmek için 4500 litre suya ihtiyacımız olduğunu düşünürsek suyun hayatımızda ne kadar önemli olduğunu sanırım biraz anlatabiliriz.
Ülkemiz su fakiri bir ülke ve her geçen yıl su kaynaklarımızda azalmalar oluyor. Ben çocukken köyümüzün içinden geçen derelerin yerinde şimdi kumlar esiyor.
Su konusunu isterseniz yarına bırakalım Bu konuyu daha geniş ele alalım. Hep birlikte biraz bu konuda düşünme zamanı birbirimize tanıyalım.
Büyüklerimiz ne güzel buyurmuş: ”Su gibi aziz olun”