Geçtiğimiz yıl bir ziyaret için Eskişehir’e gittik.
Kocaeli ve Sakarya çıkışı sonrası yol boyunca kasabalar, köyler ve uzayıp giden tarlalar, ovaları gördük.
Memleketimiz aslında o kadar büyük ki.
Ve o kadar güzel ki.
Tabi Eskişehir her anlamda çok güzel.
Sosyal demokrat belediyeciliğin en iyi uygulamalarının yapıldığı Eskişehir yaşanacak birkaç ilden birisi.
Bir kere şehir sosyal belediyecilikte zirve yapmış.
Akşam saatlerinde havanın soğuk olmasına, korona virüs tehlikesine karşın insanlar yine de (tabi ki temkinli) olarak porsuk çayı kenarında yürüyüşlerini yapıyor.
Sosyal yaşam salgın hastalık öncesinde ki gibi olmasa da bir şekilde kendi seyrinde akıp gidiyor.
Ulaşımda toplu taşımada sorun yok, tabi ki park sorunu bir çok yerde ki gibi olmasa bile kısmi olarak Eskişehir’de de sorun.
Ne var ki Eskişehir medeni insanların yaşayacağı bir kent olarak hafızalarımızda yerini çoktan almış bile.
Eskişehir ziyaretimizin son günü ise tarihi Midas anıtını gezme olanağı bulduk.
Ani olarak gelişen bu gezi ile ülkemizin tarih koridorunda yolculuk yapmak olanağı da bulduk.
Eskişehir’in Han ilçesi sınırlarında yer alan Yazılıkaya olarak halk olarak bilinen bu tarihi bölgede yüksekliği 17 metreyi bulan MÖ’den önce 600’lerde yapıldığı belirtilen anıt gerçekten çok görkemli.
Kaya mezarları ve Frigya Vadisi ile tarihin izlerini sürülebileceği eşsiz bir bölge.
Tarihi bölgeyi gezerken binlerce yıl öncesinde yaşamış insanların bıraktığı izler ile rüzgarın müthiş şekiller verdiği kaya oluşumları da gerçekten görülmeye değer.
Tabi biranda şehrin gürültüsü, patırtısından sessizliğin ortasına düşüverince huzur verici bir ortamın içinde kendimizi buluverdik.
Rüzgarın sesi Asurluların, Akadların, Troyalıların, Hititlerin bu topraklarda ki kadim geçmişinin müziği gibi kulağımız da yankılanıp durdu.
Özetle, mutlak gidilmesi ve görülmesi gereken tarihi bir bölge.
Midas anıtını yanı sıra yine aynı bölge içinde yer alan tarihi Pessinus, Dorlion, Gordion ve Amorium gibi tarihi mekanlarında gezilmesini mutlaka tavsiye ediyorum.