İnsanlar için hava ve su neyi ifade ediyorsa güvende aynı şeyi ifade eder. Güven olmadan yaşamı sürdüremeyiz. İçtiğimiz sudan tutun yediğiniz yemeğe kadar, ayak bastığınız topraktan tutun sırtınızı dayadığınız duvara kadar güvenmek…
Eşlerin, âşıkların, kardeşlerin birbirine güveni; işverenle çalışanın, yönetenle yönetilenin, devlet ile milletin birbirine güveni…
Ardı sıra güvenilir olmak, korku ve endişeden emin olmak, elinden ve dilinden emin olmak yani mümin olmak. İnsanlığın ve toplumsal huzurun kodları bu dört kelimede gizli.
Amma velakin içinde yaşadığımız çağda hava ve su kaynakları ne kadar azaldıysa ve ne kadar kirlendiyse güven duygusu da o kadar örselendi ve bir o kadarda kirlendi. Evladın babaya itimadı, eşlerin birbirine güveni, toplumun adalete inancı, sözün hükmü zayıfladı. Hava ve su kadar güvene ve güvenilir insana ihtiyacımız var
Kim söylerse söylesin, artık her sözün altında ne yatıyor, doğruluk derecesi nedir gibi sorularla ruhumuz daralıyor, nefes alamıyoruz. Bir doğrunun içerisine gizlenmiş nice yalanlar olduğunu zamanla öğrendikçe umutlarımız kırılıyor, inciniyoruz.
Her söylenen söze, her yapılan işe acaba sorularıyla yaklaşmak bizi fazlasıyla yoruyor, hayatı yaşanmaz kılıyor. En yakın olduklarımız, en güvendiklerimiz tarafından istismar edilmek, kandırılmak geleceğimizi karartıyor. Artık tanıdık birinin selam vermesinin, bir gülümsemesinin ardında bile bir neden arar hale geldik.
Azıcık dikkatli bir gözle bakınca ne yazık ki o sözün altında gizlenmiş gerçekler size göz kırpıyor. Karanlıkta iz sürmek bizi korkutuyor.
İnsan güven duymadan geleceğe umutla bakamaz. Güven umuda açılan kapıdır. Güvenilir olmak, umudun anahtarıdır. O kapıyı açıp mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşamak istiyoruz.
Gönül huzuruyla çocuklarımızı mahalle bakkalına göndermeyi, mahalle bakkalından kredi kartsız, vadesiz alış veriş yapmayı, işyerinin kapısını açık bırakıp korkusuz cami cemaatine yetişmeyi, çalışanın hakkını bit âmâm veren işvereni, özü ve sözü bir şehrül – emini, adaleti, ahde vefayı özledik…
Omuzuna başımızı güvenle koyabileceğimiz bir dostu, sırrımızı açabileceğimiz sırdaşı, özü ve sözü bir emin ve mümin insanları özledik. Yıllarca sevdiğinin yolunu bekleyen âşıkları/maşukları özledik…
Ancak hava ve suyumuzu kirletenlere, dünyamızı yaşanamaz hale getirenlere, bukalemun gibi renkten renge bürünenlere, her ortama göre deri değiştirenlere, ağzından çıkanı kulağı duymayanlara, sözün namusuna helal getirenlere karşı bir çözüm yolu bulmak lazım. Bunlarda insanın, insanlığın iklimini, kimyasını değiştirdiler. Özlediğimiz dünyanın kapısında bekleyen devler.
İçinde yaşadığımız bu çağda güvenmek, güvenilir olmak, emin olmak ve mümin olmak en az hava su kadar önemli.