Salonda duvara takılı saate bakakaldım. Yelkovan hızlıca gelip akrebe dokunarak kaçıyordu. Bir saat sonra yine geliyor, yine kaçıyordu.
Saatlerce, sadece duvardaki saate baktım. Yelkovan yine akrebe yaklaşmıştı. Akrep sindikçe sinmişti, adeta küçülmüş, yok olmuştu. İçinden, "Şu serseri, bana bulaşmadan gelip geçsin." demişti.
Ama mahallenin haşarı çocuğu gibi yerinde duramayan yelkovan, şımardıkça şımararak, geçerken laf atıyordu.
"Şu miskine bak, ayakaltında ezilecek de haberi yok. Ortalıkta dolanıp durma çocuk. Çok da uyuşuk bir şey. Çekil şöyle kenara da geçelim ufaklık."
Bu sözler akrebin çok zoruna gitmişti. Herkes bu hayatta kendilerine verilen görevi yapıyordu. O da biliyordu ki kendisi, ne bir fazla ne de bir eksik olmalı. Bu görevinden dolayı niye yargılanıyordu ki?
Bu sırada yelkovan ona kadar ulaşmıştı.
"Ufaklık duymadın mı, ayakaltından çekilsene." dedi.
Dayanacak sabrı kalmayan akrep, bir pençe fırlattı yelkovana.
Tuttuğu gibi onu fırlatıp attı, saatin kasasının öteki köşesine.
"Yeter artık!" diye de bir çığlık attı.
Yelkovan ilk defa böyle bir tepki ile karşı karşıya kalmıştı. Ağzından tek bir cümle dahi çıkmadı. Fırlatıldığı yerden zar zor kalkabildi.
Bir an önce görevinin başına dönmeli idi. Yoksa birçok şey geri kalacak ve daha büyük sorunlar ortaya çıkacaktı. Bunda da en büyük suç kendisinindi.
Sessiz sedasız görev başına döndü.
Biraz acele ederek zamanı yakaladı.
Yine akrebin yanından geçme vakti gelmişti. Yelkovan kendine çeki düzen verdi.
Tik tak seslerinden başka ortamda tık yoktu. Yaklaştıkça heyecanı da artıyordu.
Sonunda kavuşma vakti geldi. Yelkovan yüzüne bütün gülücük şekillerini yerleştirerek, gülen yüzle akrebe selâm veriyordu.
Hâlini hatırını sorduktan sonra, bir ihtiyacı olup olmadığını da sordu.
Akrep sanki hiçbir şey olmamış gibi yelkovanın selamını aldı, sorduğu sorulara güzel cevaplar vererek onu yoluna uğurladı.
Yelkovan uzaklaşırken akrep arkasından yelkovana bakıyordu.
Ona "Birlikte bir bütün olduklarını, ancak herkes kendi görevini yerine getirdiğinde, zamanın saat gibi kusursuz işleyeceğini." susarak anlatmış oldu.