Diyanet İşleri..

Son bir haftadır Türkiye'de çok büyük bir kitle Diyanet işleri başkanı Ali Erbaş'ın söylediklerini önce anlamaya sonra da yorumlamaya çalışıyor ancak şu ana kadar alışık olunmayan bir şekilde kamuoyuna yansıyan bu açıklamalar yine büyük bir kesim tarafından "Fetva" olarak tanımlanıyor.

Diyanet İşleri başkanı Ali Erbaş'ın geçtiğimiz haftalarda "Hangi deniz ürünlerinin haram hangilerinin helal olduğu" noktasında yaptığı açıklama ile başlayan ve pek çok konuda devam eden süreç bir anda "Diyanet işleri başkanı memlekette bu kadar sorun varken neden suni gündemler ile ilgili açıklama yapıpo kafa karıştırıyor" sorularının gündeme gelmesine vesile oldu.

Biz öteden beri Diyanet İşleri başkanlığının bağımsız bir yapıda olmasını savunuyoruz, Diyanet İşleri başkanlığı bugün AK Parti yörüngesinde görüş belirtiyor, yarın seçmen oy verip  Türkiye Komünist partisini ,HADEP'i  yada başka bir dünya görüşüne sahip bir siyasi partiyi iktidara getirse diyanet İşleri başkanlığı bu seferde o partilerin dünya görüşüne göre gündem oluşturmak zorunda kalacak.

Bu kadar sorunun, sıkıntının arasında hatırlayınız bundan yıllar önce Yalova Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Ebubekir Sifil’in, Gazeteciler Yılmaz Özdil ve Cüneyt Akman’a yönelik “cenazelerinin camiye alınmaması” yönündeki sözlerine Ayasofya'nın baş imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın destek verince Yılmaz Özdil “Bana gelince camiye almazsan cemevinden kaldırırlar ” diye yazmış Yılmaz Özdil’in cemevlerini işaret etmesinin ardından cemevi başkanları “kapılarının açık” olduğunu söylemişti.

Durduk yerde Türkiye'nin gündemine giren ve kimin ne işine yaradığı bilinmeyen bu tartışmanın özellikle "din adamları" tarafındaki yorumcularının "Fetva" diye anlamlandırlıacak bu ifadeleri sonrasında her kafadan bir ses çıkmaya ve her kafadan çıkan bu tartışmaların bir anda alevlenip kavgaya dönüşmesine yol açmaya başladı.

Türkiye’de Din adına fetva vermesi, dini konularda düzenleme yapma yetkisi bilindiği gibi bütçesi pek çok bakanlık bütçesinden daha fazla olan diyanet işleri başkanlığının uhdesinde, Bu kadar geniş bir idari kadro ve bütçe ile çalışmasına rağmen insanımızda başlayan ve bir türlü durdurulamayan yozlaşmanın bütün günahını da ister istemez diyanet işleri başkanlığına yüklemek durumunda kalıyoruz.

Toplumda meydan gelen her türlü dini yada ahlaki sorunlarla ilgili birinci derecede fetva vermesi gereken diyanet işleri başkanlığı bizim bilemediğimiz sebeplerden olsa gerek meydanı boş bırakınca ortaya “din simsarları” denilen ve faydasından milyonlarca kat zarar veren çapulcular ordusu arz-ı endam ediyor.

Dikkat edilirse özellike Ramzan ayında  tüm televizyon kanallarında bu “insanı dinden eden yarım hocalar “yeniden ortaya çıkıyor ve akıllarına gelen gelmeyen ne kadar saçmalık varsa ulu orta anlatmaktan asla geri durmayacaklar.

Son dönemlerde başta diyanet işleri başkanlığının bu tür saçma sapan tartışmalarda öne çıkmaması sonucu televizyon kanalları olmak üzere yazılı-sesli medyanın hemen hepsinde pıtırak gibi ortaya çıkan “Sözde din adamlarının” hiçbir gerçekliğe dayanmayan açıklamaları yüzünden bu millet doğru bildiği dini bilgileri bile artık sorgulamaya başladı.

Bir türlü önü alınamayan yada daha açık bir ifade ile “alınmayan” bu aklı evvel sözde din adamlarının sanki başka hiçbir işleri yokmuş, vatandaşa aktaracak doğru bilgileri kalmamış gibi işi dolaştırıp “kız çocuklarının dokuz yaşında evlenebilecekleri, Beden eğitimi derslerinde Eşofman ile dolaşan kız çocuklarının erkekleri tahrik edebilecekleri gibi” dangalaklıkları birbiri ardına sallamaya başladılar.

Aklına gelen gelmeyen ve tabanı olmayan ne kadar bilgi varsa kahvehane ağzı ile konuşmaktan çekinmeyen bu sözde din adamlarına “Yahu etmeyin eylemeyin milletin kafası zaten karışık , böylesi bir durumda benzine ateşle gitmenin bir faydası yok” derken geçtiğimiz zamanlarda TRT’de yayınlanan Pelin Çift’in sunduğu "Öteki Gündem" programında katılan Dr.Yavuz ÖrnekHz. Nuh zamanında Hazreti Nuh’un oğlunu cep telefonu ile aradığını dolayısı ile o günlerin günümüzden çok daha ileri seviyede teknoloji olduğunu ve bir bilim adamı olarak bunları ispatlayabileceğini iddia ettiği ve herkesin "Komedi" olarak niteledndiğridği tartışmayı biz bir kere daha internet üzerinden seyrettik, Seyrederken de olmayan saçlarımızı yolacak noktalara bir kez daha geldik, dayandık.

Dr. Yavuz Örnek, o konuşmasında Nuh Tufanı esnasında Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen oğlunu ikna etmek için cep telefonu ile görüştüğünü savundu. Örnek ayrıca 10 bin yıl önce o dönemde Hz. Nuh’un 400 metrelik dalgalara dayanan çelik levhalardan yapılmış bir gemi inşa ettiğini ve bu geminin nükleer enerji kullandığını söyledi. İddialarının hep bilimsel kanıtlara dayandığını belirten Örnek soru üzerine bunları açıklamakta zorluk çekmişti

Dr. Yavuz Örnek ayrıca Nuh’un oğlunun uçan bir cisim kullandığını, Hz. İsa’nın 2 bin  yıl önce değil 2 bin 300 yıl önce doğduğunu, Nuh Tufanının bölgesel değil tüm dünyada gerçekleştiğini, gemiye canlı hayvan alınmadığı, Hz. Nuh’un döllenmiş bir dişi bir erkek yumurta sipariş ettiğini ve siparişlerin o dönemde Amerika’dan, Fransa’dan Hz. Nuh’a yollandığını belirtti. Yavuz Örnek'in çok iddialı konuşması üzerine Pelin Çift’in düzeltme çalışmalarını da "ben bilim adamıyım bilim adına konuşuyorum" diye engellemişti.

Dr. Yavuz Örnek, Nuh tufanı sonrasında da gemiden güvercin yollanmadığını, uçan bir insansız hava aracı İHA yollandığını söyleyince Pelin Çift dayanamayarak "Hocam bunun bilimsel ispatı var mı? diye sorunca Dr. Yavuz Örnek “Efendim ileri teknoloji varken niye güvercin yollasınlar” diye cevap vermişti.

15 Temmuz’da meydana gelen darbe girişimi ile insanların hayatında son derece önemli olan dinin yanlış yorumlanmasının milletleri nasıl bir felakete götürebileceğini tam anlamı ile anlamış olduk, o günden sonra hiç vakit kaybetmeden din eğitiminin sadece devlet eli ile verilmesi noktasında gereken ne varsa yapılacağı yerde üzülerek görüyoruz ki kendisini din alimi sayıp yalan yanış bilgiler ile milleti perişan edenleri sayısı her geçen gün artıyor.

Eğer devlet bu işe ciddi bir şekilde eğilmez ise her geçen gün daha da kötüye gideceğimiz açıktır, aklı başında pek çok bilim adamı “İslamın içi boşaltılıyor” şeklindeki feryadını görmezden gelip bu tür aklı evvellere yol verildikçe sıkıntılarımızın da her geçen gün artacağı artık kesin gibi.

Devlet din eğitimini uygulamalı olarak okullarda kendisi vermeli, çocuk namaz kılmayı, namazda edeceği duaları okullarda öğrenmeli, Bu eğitim sırasında çocuklarımız kesinlikle başka cemaatlerin, tarikatların insafına terk edilmemeli ki yanlış fikirlere kapılmasılar.

Çocuklarımız sözünü ettiğimiz bu bilgisiz-cahil sözde din adamları dolayısı ile gerçekten çok büyük tehlike altındadırlar, Yüzyıllar boyu toplumun önderliğine soyunmuş, toplum tarafından çok büyük bir saygı ve itibar gören din adamlarının arasına karışmış bu aklı evveller dolayısı ile İslam dini gerçekten büyük yara almaktadır.

Bu tür sıkıntılarda başvurulacak yegane merci olan Diyanet İşleri Başkanlığı da yazımızın başında da belirttiğimiz gibi maalesef derde derman olmaktan çıkmak üzeredir, geçen dönem diyanet İşleri başkanı olarak görev yapan Mehmet Görmez’in “Milyonluk Mercedes” dolayısı ile kurumun aldığı yara sonrası bu başkanlıkta görev yapan birkaç kişinin yaptığı akılsızca açıklama yüzünden vatandaşta Diyanet işler başkanlığına doğru bir ön yargı oluştu.

Gözümüz gibi korumamız gereken İslam dini maalesef ağzından çıkanı duymayan sözde bilim adamları yüzünden sorgulanmaya başlamadan, Millet bu sözde alimlere daha fazla diş bilemeden, birisinin çıkıp bunlara “Ya hayır söyleyin yada susun” demesi sonrasında da din eğitiminin devlet eli ile verilmesi adına gereken ne varsa yapılmalı ve içerisine düştüğümüz bu girdaptan milletimiz kurtarılmalıdır.

Anlamsız bir şekilde üzerine lazım olmayan konularda fetva veren Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a acizane tavsiyemiz, 

"Son dönemde gençler neden Deist oluyor.?

Cami Cemaati her geçen gün neden azalıyor.?

İnsanımız düne göre bugün din adamlarına neden daha az güveniyor.?

Toplumdaki bu ahlak erozyonu neden durdurulamıyor.?"

Sorularına ve o soruların cevaplarına kafa yorması noktasındadır.

Herkes kendi kapısının önünü temizlerse bugün tartıştığımız konular kendi kendi kendine ortadan kaybolur.