Kocaeli’de şu ana kadar hayata geçirilen en prestijli projesi BUREU’nun bünyesinde bulunan 5 Yıldızlı Double Tree By Hilton otelinin tamamlanmasına az bir zaman kala "Muhmemelen bir yıl önce" sıranın mutfak ekipmanına geldiği anlarda oteldeki asistanımız bize “Yüksel Bey Kocaeli Eski milletvekilimiz Halil Çalık bugün sizi ziyaret etmek istiyoruz” dediğinde kendisine “Sayın vekilime hemen kendisini beklediğimi söyle o gelinceye kadarda pilav üstü döneri ve tatlıyıda sipariş et” talimatını vermiştik.

Yarım içerisinde güzelim döner ve tatlıyı yerken  Halil Çalık “Yüksel kardeşim benim oğlum Mehmet Ankara’da bir arkadaşı ile birlikte Otel mutfak ekipmanları satış ve servisini yapıyor, sizde burada muhteşem bir proje hayata geçirmişsiniz, Mutfak ekipmanları ile ilgili bizim çocukları da değerlendirmeye alabilirsen çok seviniriz, ikisi de işi iyi bilen sevimli ve heyecanlı çocuklar, kendini onların amcası olarak gör, hesabına gelirse alışveriş yaparsınız” dedikten sonra vedalaştık.

Birkaç gün içinde Mehmet Çalık ve ortağını otele davet ettik, siparişleri verdik, taleplerimizi ilettik, Allah var her iki ortakta bizim bile beklemediğimiz bir performans gösterip işimizi tıkır tıkır yapıp Ankara’ya döndüler.

Aradan nerede ise bir yıldan fazla geçti, Mehmet Çalık ve ortağı ile irtibatımız hiç kesilmedi, bazen abi-kardeş, bazen amca-yeğen düzeni içerisinde devam eden ilişki aksamadan devam ediyor.

Yaklaşık 3 ay önce başka bir proje ile ilgili Mehmet Çalık bizi aradı, gerekenleri konuştuktan sonra mevzu YÜKSEL ERCAN MEDYA GRUP’a geldi, Mehmet Çalık belki mesleki dikkatinden  olsa gerek “-Abi şimdi senin ziyaretçin bitmez yemek  gazetede yemek işini nasıl çözüyorsun, senin çevren geniş, yemek işi sana çok önemli bir maliyet getirir” dediğinde kendisine “ Allah eksikliğini vermesin gelen giden çok, misafirlerimize paramız olduğunda Döner-tatlı paramız olmadığında simit-çay ikram ediyoruz” cevabını verir vermez, Memet Çalık “ Az bekle Mehmet kardeşin seni bu dertten kökten kurtaracak” dedi ve görüşmeyi sonlandırdık.

2 gün sonra gazeteye bir kargo şirketi orta büyüklükte bir paket bırakıp gitti, Paketi açtığımızda 9 litrelik bir Çorba kazanı gördük, “Allah Allah bu ne olaki nereden geldi .?” diye kendi kendimize düşünürken sorduğumuzda kargo üzerinde bizim Mehmet’in firmasının ismini görünce durumu anlamış olduk.

Tabi böylesi bir durumda yapılacak ilk iş Mehmet Çalık’ı arayıp “Bu alameti farika nasıl çalışıyor ve bize nasıl faydası olacak.?” diye sorduğumuzda Mehmet bize “Abi Çorba kazanı ekonomik olarak cebine katkı sağlayacak ama ondan daha önemlisi birkaç ay içerisinde çorba kazanı sayesinde vücudundaki düzelmeyi çok net bir şekilde göreceksin, rahatlayacaksın, sindirim sisteminde hiç olmadığı kadar iyi çalışacak” cevabını verdi.

Tabi Mehmet Çalık Çorba kazanını gönderdiğinde bir miktar  "cimrilik yapıp" yanında kepçeyi, karıştırıcıyı, çorbanın içine  katacağımız  baharatların kutusunu, ve çorba kaşıklarını, tahta çorba kaselerini göndermediğinden ilk iki günü Çorba kazanının yan ürünlerini temin etmekle geçirdik.

Üçüncü gün gerçekleştirdiğimiz bir tören ile ilk çorbayı yapıp 9 litrelik kazana yerleştirdik, gazetenin hemen altındaki fırından da sabah saatlerinde çıkan mis gibi sıcacık ekmekleri de alınca ortaya o zamana kadar belki de unuttuğumuz çorba içmenin keyfide çıkmış oldu.

Tabi çorbayı kaşıklamadan önce içerisine başta sumak-nane-Pul biber-Kimyon- Kara biber-limon-sirke-Nar suyu başta olmak üzere bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün baharatları da katınca ortaya muazzam bir lezzet çıktı.

İlk çorbayı içtiğimizde 94 kilo olduğumuzu hatırlıyoruz aradan geçen 2 aylık zaman zarfında sabah 09.30’dan gazetenin kapanış saati olan 19.00’a kadar günde kaç kez çorba içtiğimizi hatırlamıyoruz ancak günün her saatinde çorba içme arzumuza da gem vurmadığımızdan mutfaktan çıkamıyoruz.

Geçen hafta tekrar teraziye çıktığımızda kilomuzun 90 olduğunu yani çorbadan sonra tam 4 kilo verdiğimizin farkına vardık, Çorbanın içerisinde koyduğumuz muhteşem baharatlar ile birlikte başka bir gıdaya da ihtiyaç kalmadığını da buradan belirtmemiz gerekiyor.

Böylesi bir süreçte Çorba kazanı sayesinde gazetede sürekli misafirlerimize olmaya başladı, günün hangi saati olursa olsun gazetede çorba kaynadığını bilen dostlarımız “-Yüksel sakın gazeteden ayrılma çorba içmeye geliyoruz” dedikleri andan beri daha sağlam dostluklarımızın oluşmaya başladığını da görüyoruz.

Mehmet Çalık’ın gönderdiği Çorba kazanı sayesinde 2 aydır sindirim sitemimizin hiç olmadığı kadar iyi çalıştığını fark ediyoruz, hem sindirim sistemi çalışacak, hem kilo verdirecek, hem ekonomik olarak cebimize fayda sağlayacak Çorba kazanına ne kadar teşekkür etsek azdır diye düşünüyoruz.

Gazetedeki arkadaşlar şu sıralar “Yüksel Bey, Çorba kazanını gönderen Mehmet Çalık’a çok teşekkür ediyoruz, bizde büyük bir dertten kurtardı, ancak bu aşamadan sonra bir adım daha atmak ve çorba ile beraber sıcak yemek muhafaza edebilecek bir sisteme de ihtiyaç olduğunu iletmeniz gerekebilir” dediklerinde ortaya bu yazı çıktı.

Bir Çorba kazanının insanı bu kadar mutlu edeceğini anlatsalardı asla inanmazdık, dolayısı ile bize bu keyfi yaşatan Mehmet Çalık kardeşimize çok teşekkür ediyor, bu yazıyı  okuyanlara da “günden en az 2 kez çorba için ve  faydasını görmek için kısa bir zaman geçmesini bekleyin” tavsiyelerinde bulunuyoruz.

Çorba hayattır.