Çizgi mi düzeliyor, Çizgiye mi geliyoruz?

1980’li yılların sonu yada 1990’lı yılların başında tam olarak hatırlamıyoruz ancak Bizim Dergah dergisinde yada Yeni Düşünce dergisinde şu an MHP Genel başkan yardımcısı olarak görev yapan Yaşar Yıldırım bizim yazımıza başlık olan “Çizgi mi düzeliyor, çizgiye mi geliyoruz?” başlığı taşıyan bir yazı yazmıştı.

Bu yazı başlığı ile ilgili yüzlerce, binlerce yazı yazılabilir, çok uzun saatler sürebilecek sohbetler yapılabilir ancak söz konusu yazı altında hepimizin bildiği gibi siyaset var.

Bizde genel siyaset kolay kolay öz eleştiri yapmaz, daha da önemlisi “Ben yanlış yapmam” fikri sanki anayasal bir hüküm gibi yazılı olmayan bir şekilde hüküm sürer.

Parti ayırımı yapmadan muhalefetteki bir siyasi partinin seçim öncesi program ve tüzüğüne bakıldığında birbirine kilometrelerce uzak olduğunu çok rahat bir şekilde görebiliriz.

Seçim öncesi belki de seçmenin ve oy alacağı tabanın taleplerini dinleyen ve propagandasını bu minval üzerine kuran parti yada partilerin asıl zorluğu seçmenin kendisine inanıp iktidara getirmesinden sonra başlıyor.

Siyaset ile uğraşanlar bilir, bir siyasi partinin seçim öncesi yaptığı programı iktidarın ilk birkaç ay içerisinde kendi açılarından prim yapsa da ilerleyen zamanlar iktidarların ülke gerçekleri ile karşı karşıya kaldığı anlar olarak bilinir.

Böylesi zamanlarda genellikle partinin genel başkanı ile birlikte başbakan yada Cumhurbaşkanı olan siyasetçi önce kendi tabanını sonrada ülke sınırları içerisinde yaşayan vatandaşların ruhunu okşayacak söylemlerde bulunmaktan geri durmazlar.

İşte tan böyle bir anda siyasetçi kendileri açısından prim yapacak “Çizgi düzeliyor” propagandasını kendisine kalkan yapmaktan geri durmaz.

Ancak siyasetçi her ne kadar “çizgi düzeliyor” diye propaganda yapıyor olsa bile aslında kendilerinin an be an çizgiye doğru yol almaya başladığının da farkına varmış olur.

Seçimden önce yapılan vaatler ile yukarıda belirttiğimiz gibi daha iktidarın ilk aylarından itibaren iktidarda kalmanın iktidara gelmekten daha zor olduğunun anlaşılması ile birlikte müthiş bir savrulma başlar.

Biz çok uzun yıllardır siyaseti takip ediyoruz, Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi partiler iktidara geldiklerinde asla muhalefette oldukları gibi kalamazlar, ülke şartları, dünya konjonktürü, an itibarı ile ortaya çıkan ve önlenmesi mümkün olmayan gelişmeler partileri bulundukları yerden çok başka yere savurmaya başlar.

Bu süreç partiler için çizginin düzelmesi değil partilerin çizgiye gelmesi ile neticelenir.

Siyasetçilerde buna çoğunlukla “değişerek gelişiyoruz” derler.

Nasıl bir değişimse…