Cehennem kimsenin birbirini işitmediği yerdir.

Süslü püslü cümlelerin bizi edebiyat ustası, ya da müzik dehası yapmadığını bilecek kadar artık yaşımız ilerledi. Kulaklarımız her gün nice hamasi nutukları dinlemekten artık yoruldu. Her konuda söyleyecek tonlarca sözü olanın, söylediklerini yapmaya gözü olmadığını anlamak için feraset sahibi olmaya gerek yok.

Çünkü herkes birbirine nispet yapar gibi söz kapıştırma pistinde zamana karşı yarışıyor. Sözler, şiirler geçmişte eser bırakmış, üretmiş rahmetli ustalardan, şairlerden; onları tüketmek, havasını atmak, yarıştırmak bizden.  

Kimse birbirini dinlemek ve anlamak için çaba sarf etmiyor. Bir Afrika atasözü şöyle diyor: ”Bir insan başka bir insan aracılığı ile insanlaşır.” Tabiatın sesine kulak vermeden, bir başka insanı duymadan, hissetmeden, anlamadan, onun acısını, neşesini, güzelliğini resmedemezsin, yazamazsın, söyleyemezsin.  

Tam bir orta oyunu izliyoruz. Durum böyle olunca artık dünyamızda büyük edebiyat ustaları, müzik dehaları, harika ressamlar da yetişmiyor. Tam bir tüketim toplumu haline geldik.

Konuşmak, derdinizi, hüznünüzü, sevincinizi bir insanla paylaşmak bir ihtiyaç. Bu ihtiyacınıza binaen insan diye kapısını çaldığınız birinden dakikalarca nutuk dinlemek hiçbir yaraya pansuman olmuyor.

Nutuk atıp, karşınızdaki insanın derdini meramını anlatmasına izin vermemek, uyanık bir adam olduğunuza sizi ikna edebilir ama vicdanlı insan olduğunuza delalet etmez. Bedenen yaşıyor görünebilirsiniz ama kalbinizin yavaş yavaş ölüme doğru itildiğini söyleyebilirim.  

Duymak, dinlemek için insan olmak gerek. Önce dinleyip, sonra konuşmak insan olmanın temel kuralıdır. İlkönce karşındaki insanın duygularını, düşüncelerini hissetmek, anlamak, sonra eyleme geçmek gerekir. Bir ağrıyı dindirmek için önce onu ruhunuzda hissetmeniz lazım gelir.

Bir insanın, insan olarak yoluna devam etmesi için vicdan ve merhametle bağını sıkı sıkıya inşa etmesi lazım.

Vicdan içimizden bizi yaradılış gayemize uygun davranmaya çağıran kutlu bir sestir. Allah’ın içimizde yankılanan sesidir. O sese kulaklarını tıkayan, o sese sağır olandan merhamet beklenmez. Merhamet etmeyen merhamet bulamaz.

Allah’ın sesine kulağını tıkayan, Allah’ın yarattığının acılarını dinlemekten imtina eden büyük bir ziyandadır. Hallac-ı MansurCehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir” demiş. Ne güzel buyurmuşlar. Cehennem kimsenin birbirini işitmediği yerdir diye.

Başkasının sesine kulağımızı tıkayarak, kendimiz çalıp kendimiz oynayarak bu dünyayı cennete çeviremeyiz.

Anne karnında bebeğin ilk kalbi ve sindirim sistemi organları oluşur. Ölüm tam olarak kalp atışının durması sonucu gerçekleşir. Kalbimizin sesine kulak verelim. Yaşarken ölmemek için kalpleri yaşatalım, kalplerde yaşayalım.

İşkembeyi büyüterek, işkembeyi doldurarak, işkembeden sallayarak gideceğimiz yer belli.

Başka gönüllerde misafir olmak için dinlemek ve kulağın işittiğini kalbe duyurmak gerek.