Boynu bükük RAMAZAN…

Geçtiğimiz Ramazan ayında birisi çıkıp “Ey Yüksel Ercan gelecek sene idrak edeceğimiz ramazan ayında Camiler kapalı olacak, Teravih namazı kılınmayacak, eğer yaşları 65’in üzerinde ise bir babanız ananeniz ve bilimum akrabalarımız başka bir yerleşim merkezinden senin evine iftar yapmaya bile gelemeyecek,  daha da acısı ramazanın biriminde Bayram namazı da kılınmayacak “ dese en iyi ihtimal ile bunu söyleyenin yanından biraz uzaklaştıktan sonra  güvenlik güçlerini arayıp “Burada iflah olmaz bir akıl hastası var bir an önce bir hastaneye kapatılıp tedavi altına alınması herkesin faydasına olacaktır” diye yardım istiyor olacaktık.

Ancak yukarıda yazdıklarımızı hatta çok daha fazlasını bu Ramazan ayında yaşayacağız, 11 Mart itibarı ile bütün dünya ülkeleri ile birlikte bizi de pençesinin içine alan Korona virüs salgını bırakın normal yaşantımızı değiştirmeyi  milyarlık İslam dünyasının ibadet şeklini de bambaşka bir noktaya getirmiş oldu.

Biz oldum olası özellikle yerel yönetimlerin düzenlediği toplu iftar programlarına karşıydık, Çok uzun yıllar devam eden bu gereksiz gelenek geçtiğimiz yıl çok büyük oranda artık iflas noktasına gelen belediyeler tarafından uygulanmıyordu.

Ramazanın başladığı ilk günden itibaren biz iftara birkaç saat kala önce nerede ise çarşı merkezindeki  tatlıcıların tamamını dolaşır, iftarda ve iftardan sonra tüketebileceğimiz oranda tatlıyı alıp eve bıraktıktan sonra hemen  yakınımızda bulunan fırına doğru yönelir bazen yarım saat bazen daha fazla bir süre kuyrukta bekler, Minareden  ezan sesi duyulduğu anlarda bizde ramazan pidelerini  masaya ulaştırmayı başarırdık.

Bu sene ramazan da artık pide kuyruğu yok, Ramazanın ilk üç günü sokağa çıkma yasağına denk geldiği için aslında tatlıcıları dolaşıp tatlılara da bakma imkanı yok, 4 günlük sokağa çıkma yasağının tamamlanması sonrasında tatlı tatlıcıları mesken tutma imkanı olabilecek ancak fırınlar iftara 2 saat kala imalatı durduracakları için tüm ramazan boyunca sıcak pide tüketme imkanı da olmayacak.

İftar sofraları bu yüzden olabildiğince yalnızlaşacak, Virüs tehlikesi dolayısı ile ibadethaneler kapalı olduğu için camilerde vakit namazları kılınmıyordu,dolayısı ile bu ramazan teravih namazı da kılınmayacak, her ne kadar “Teravih namazı evde de kılınabilir” deniyorsa da virüs kapma tehlikesi ile şu ara komşulukta bittiğinden teravih namazı için cemaat  bulmakta zorlaşacak.

Birde iftardan, sahura kadar arkadaş çevresi ile birlikte kahvehanelere hava sıcaksa çay bahçesine gidenler var, Gün boyu oruç tuttuğu için çay ve sigaradan mahrum olan bu kitle oruçlu iken kaybettiği çay ve sigara boşluğunu sahura kadar dolduruyordu, şimdi onlarında işi bitmiş durumda.

İslam dünyası bu ramazan da son derece garip bir  oruç süresi geçirecek, Ramazan ayı şimdi değil de mesela bundan 7-8 ay sonrasına denk gelse idi belki o zaman normal seyrinde devam edecekti ancak bu salgının zaman yada mekan anlayışı olmadığı için bir karasaban gibi üzerimize çullanmış durumda.

Koronavirüs dolayısı ile içerisinde bulunduğumuz şartlar ramazan ayının sonunda kılınacak Bayram namazına da imkan vermiyor,dolayısı ile bu ramazan ayı boyunda herkes gönüllü olarak hapsolduğu evlerinde bulunan aile fertleri ile oruç tutacak, iftarı evdeki aile fertleri ile yapacak, teravih namazını da istiyorsa kılacak.

Tabi sözünü ettiğimiz koronavirüs salgını sadece İslam dünyasını değil diğer dünlere mensup ülkeleri de perişan etmiş durumda, Hangi dine hangi inanca mensup olurlarsa olsunlar dünyanın hiçbir tarafında toplu ibadete izin olmadığından  korona herkesi aynı hizaya sokmuş durumda.

Bu yazdıklarımız dolayısı ile son derece ilginç bir ramazan ayına girmiş bulunuyoruz, teravih namazının olmadığı, toplu iftarların bulunmadığı, diğer taraftan sahura kadar vakit geçirmek isteyenlerin gideceği yerlerinde kapalı olduğu bir ramazan yaşayacağız.

Şimdiden Allah kabul etsin.