Kamu kurumunda çok uzun yıllardır görev yapan bir bürokrat arkadaşımız muhtemelen bir hafta sonra emekli oluyor.
Bizim memlekette “emekli olmak demek” dünyada var olan tüm işlerini tüm görevlerini yerine getirdikten sonra ömrünün kalan kısmını daha huzurlu daha sessiz sakin bir şekilde tamamlamak anlamını taşıyor.
Hal böyle olunca emekliliğine çok kısa bir zaman kalan bürokrat arkadaşımız “-Bana anlat emeklilik nasıl bir şeydir, bizim gibi emekli olduktan sonra uğraşacak bir meşguliyeti olmayan birisinin neler bekliyor” diye sorup duruyor.
Bir tarafta emeklilik için gün sayan arkadaşlarımız.
Bir tarafta artık altmışlı yaşların ortasına gelmiş ve bundan sonrasını bekleyen dostlarımız.
Diğer taraftan hemen her sabah bir cami hopörlerinden görevlinin okuduğu sala sonrası hayatını kaybeden akranlarımız.
Böylesi bir kafa karışıklık içerisinde el yordamı ile yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.
“Kayıp nesil” diye tarif etmeye çalıştığımız bizim yaş grubunun nerede ise tüm zamanı ideolojik kavgalar ve mücadele içerisinde geçti gitti.
Bu mücadele içerisinde siyaseten başarılı olanlar oldu bizim gibi tüm siyasi hayatı başarısızlıklar ile geçenler oldu.
Türkiye’de ekonomide sosyal hayatta ne kadar başarılı olursanız olun başarıya ölçü siyasette aldığınız mesafedir.
Eğer siyasette bir şekilde milletvekili, belediye başkanı yada iktidarda bir konum elde edemiyorsanız başarılı olmuş sayılmazsınız.
Bizde çoğu zaman bu sütunlarda belirttiğimiz gibi siyaseten son derece başarısız bir şekilde bir kenara çekilmiş durumdayız.
Bizim gibi sağdan soldan milyonlarca idealist insan peşine düştükleri siyasetçiler tarafından bir sokak ortasına terk edilmiş durumdalar.
İşte anlatmaya çalıştığımız o “Kayıp nesil” şimdilerde “biz nerede yanlış yaptık” sorusuna cevap aramakla meşguller.
Bizde bu sorunun cevabını belli bir zaman aradıktan sonra cevap bulmaktan vazgeçtik.
Çünkü herkes kendisine göre haklı.
Bu kadar haklı insanın olduğu bir dünyada sessiz kalmak olup bitenleri kabullenmekten başka çare yok.
Muhasebenin de kimseye faydası yok.
Var olan milyonlar içerisinden bir şekilde sıyrılıp kendisini kurtaranlar şimdilerde zaten başka denizlerde yüzüyor.
Geriye kalan “Kendim ettim kendim buldum” türküsünü tekrar edip durmak.
Bizim ”Kayıp nesil” de şimdi “Kendim ettim kendim buldum” şeklinde söylenip duruyor.
Hem de “Gül gibi sararıp solduğunu” bilmeden ..