Devletimizin verdiği talimat doğrultusunda ailece gerekmedikçe dışarı çıkmadık. Hatta biraz daha ileri gidip balkona bile. Zaten buna da zamanımız yetmedi desek daha doğru olur. Gece gündüze karıştı. Kaygı ile beraber, verdiğimiz kayıplara üzülmekten uyku haram oldu. Yirmi üç gündür evimizdeyiz.
İlkbaharın ışıkları ve göz kırpan güneşe eşlik etmek ve biraz dahi olsa oksijen almak için, müstakil ve mütevazi evimizin bahçesine çıktık. Eşim bahçeyle meşgul olurken aniden işini bırakıp, yaklaşık otuz metre mesafeli, babamızın bahçesine gitti. Bende anlamsız bir refleksle bahçe kapısına yönelerek ,etrafa bakındım.
Yaklaşık beş dönüm bir arazide biz ve aile büyüklerimizin yaşadığı aile evi mevcut. Tam o anda nereden geldiğini anlamadığım otuz, otuz beş yaşlarında bir genç yaklaşıp yaklaşık beş metre mesafede karşımda belirdi.
Temiz yüzlü, temiz giyimli düşkün olmayan bir duruşla ve gülümseyerek bana doğru yaklaştı. Ben şaşkın bir şekilde buyurun kardeşim kimi aradınız ve neden dışarıdasınız demeyi bitiremeden, yüzündeki gülümsemeyle bugün dışarı çıkmak yasak lakin herkes dışarıda bende çıktım dedi. O sırada köpeğimiz Asil yanımdaydı. Genç bana "köpeğiniz de çok güzel" dedi. "Buyurun size nasıl yardımcı olabilirim, bir isteğiniz bir ihtiyacınız mı var, size erzak vermemi kabul edermisiniz "diye sorduğumda,
"Çok teşekkür ederim benim her şeyim var"
"Ben dilenci değilim" ama varsa bir kurabiyenizi yerim "cevabını verdi.
Üzgün olduğumu kurabiyemin olmadığını zira sadece erzak verebileceğimi tekrar ettikten sonra, hemen eşime ismiyle seslenerek, görünmesini ve bu genç kim ise, ilgilenmesini istedim. Eşim yaklaşırken o genç ondan daha hızlı davranarak, eşimin bulunduğu bahçeye gitti.
Bahçede bulunan, yakınları ve eşimi sanki önceden tanıyormuşçasına ismiyle hitap ederek, tahminimce bir dakika gibi bir zaman birkaç kelime konuştu ve nereden geldiğini, yanımızda nasıl belirdiğini, bilmediğimiz genç arkasını dönerek, o yüzündeki gülümsemeyi bırakmadan, bana baka sakin adımlarla gözden kayboldu.
Eşim gencin gitmesinden, kısa bir zaman sonra yanıma geldi.
“Kim bu genç tanıyormusun.?” diye sorduğunda tanımadığımı garip bir şekilde orada gördüğümü ve kendisine hemen seslendiğimi söyledim.
Eşim bana" biliyormusun bu genç bize ne söyledi",
“senin hanımın çok iyi bir kadın” dedi.
Bu eşimi ve beni çok etkiledi. Bu durumu değerli bir abimle paylaştım garip bir durum olsa da espriyle tabi ki "Hızır değil" dedi. Hızır olması durum itibari ile pekte mümkün değildi.
Bu durum, şunu aklıma getirdi. Ne zor bir karardır her el açana bir şeyler vermek, her kapımızı çalanı boş çevirmemek.“Doğru mu söylüyor acaba, gerçekten fakir fukara mıdır, yoksa kandırıyor mu bizi?” diye düşünmekten eşikte, bakakalırız bazen kapıda bekleyenin yüzüne. Hayatımızın her sahasında yerlerini almıştır artık dilenciler veya dilenci görünümünde melekler.
Her durumda bu böyle neticelenir aslında. “Vermezsem olmaz” diyerek bir vermektir yaptığımız her defasında. Oysa ki, veznedardır insan hakikat-ı halde, kendini malın, mülkün yegâne sahibi zannetse de…
Aksini nasıl yapabilir ki bir müsluman.
Cenab-ı Hak “Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır” ( zariyat-19) diye tarif ederken takva sahiplerini, aksini nasıl yapabilir ki bir müttaki!
Bazen çok kötü hissetse de kendini; kandırılmış, kullanılmış, sömürülmüş gibi.. Yine de ses edemez birileri ona “ver” diyerek el açarken… Cenab-ı Hak “El açıp isteyeni de azarlama!” ( Duha-10) diye ihtar ederken…
Kabalıkla, çirkince istese bile birisi,
yine de vermiş Nebi.
Çünkü o çok cömert idi.
Rahmet Peygamberi hep vermeyi öğütlemiş ümmetine. İsteyene vermek! İki kolunda bilezik görseniz bile yine de vermek. (Kurtubî)
“Boş çevirmeyin” diyor Allah Resulü. “Sakın boş çevirmeyin!”
"Eğer miskin (dilenciler) yalan söylemiyor olsalardı,
onları boş çeviren iflah olmazdı."(E1-Hindî, VI/362)
"Dilenciyi az (da olsa) bir şeyle ya da güzellikle geri çevirin.
Çünkü insan ve cin olmayan (melek) size uğrayıp Allah (cc)`in bahşettiği nimetler konusunda nasıl davrandığınıza bakıyor olabilirler." (Kurtubi)
Tahmin ederim bu Ayetleri ve Hadis-i şerifleri okuyan birisi bir daha zor geri çevirir el açanı. Velev fırsatçı, yalancı bile olsa…
Zira bunu hakikat-i halde birkaç dakika içerisinde bilmemiz çok güç olur.
Bilsek bile muttali olmadığımız hususi durumlar, sebepler varsa…
Veya bir melek yanımıza uğradıysa...