Bir Bayram Böyle Geçti

Bu sütunlardan belli zamanlarda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını var olan değerlerimizin her geçen gün birer birer hayatımızdan çekildiğini  bu çekilme karşısında da maalesef elimizden bir şey gelmediğini anlatmaya çalışıyoruz.

Kurban bayramı ile ilgili de zaman zaman anılarımızı tazeliyoruz, Artık kalabalık nüfusa sahip aileler olmadığını azalan aile nüfusunun da gelişen dünya ile birlikte başka kurban kesimi ile birlikte pek çok alışkanlığını kaybettiğini düşünüyoruz.

Birkaç kez daha belirttiğimiz gibi biz  annemin vefat etmesinden sonra kurban kesmeye ara verdik, kurban kesmek yerine kendimize göre güzel işler yaptıklarına inandığımız LÖSEV’e bağışlıyor orada pek çok hastalıkla mücadele eden çocuklarımız karınca kararınca katkı sunmaya çalışıyoruz.

Bu kurban bayramında da alışkanlığımızı değiştirmeden kurban bedelini internet üzerinden verdikleri hesap numarası ile kendilerine ulaştırdığımız için “Kurbanı nerede ve kiminle keseceğiz,

nerede keseceğiz, 

kaç lira ödeyeceğiz,

sıra numaramız kaç olacak,

en fazla öğlen saatlerinde kurban kesilmiş tartılmış, pay edilmiş bir şekilde evde olabilecekmiyiz.?”

şeklindeki hiçbir soruya muhatap olmadık.

Sabah namazından sonra eve geldik, Marmara bölgesinin nerede ise yüzde doksanlık bölümünün tatil için bölgeden ayrılmaları dolayısı sokaklar-caddeler boş, müthiş bir sessizlik hakim.

Elbette böyle bir durumda bayram coşkusundan söz etmek mümkün değil, biraz televizyon seyrettikten ve e-postamıza gelen iletilere baktıktan sonra bir gün öncesinden kasaptan aldığımız etleri kavurma yapmaya başladığımızda öğlen saatlerine yaklaşmak üzereydik.

Kavurma pişerken eve bilemediniz yüz metre mesafedeki fırından nar gibi kızarmış ekmekleri aldık eve döndük ocakta nar gibi kızarmış kavurma ile mis gibi kokan ekmekleri birleştirdik demlenmekten muhteşem bir aromaya ulaşmış demli çaylar ile en azından ev halkı ile uzun bir süre sonra aynı sofra etrafında toplanmanın keyfini çıkarmaya çalıştık.

Kavurma fazlından sonra yaşı bizden büyük olanları arayıp “Bayramınız mübarek olsun” diye başlayan bayram kutlamalarını yerine getirdik bizi arayan ve bayramımızı tebrik eden yüzlerce yakınımız tarafından hatırlanmanın keyfini çıkardık.

Telefon konuşmaları bitti, biz yine elimizde telefon sosyal medya hesaplarımıza gelen e-postalara bakıp vakit geçirmeye çalışıyoruz, Hava çok sıcak ancak aşağı yukarı bir aydır uğraşıp eve monte ettirdiğimiz klimanın serinliğinde sıcaklığı pek hissetmiyoruz.

Akşam saatlerine doğru “hiç değilse bayram olduğu belli olsun” diyerek kayınvalidemizin evine doğru yola çıkıyoruz mesafenin çok kısa olmasına rağmen hava insanı kavuracak şekilde sıcak olunca çok kısa mesafedeki yolu araç ile gitmek zorunda kalıyoruz.

Kayınvalidemizin yaptığı yaprak sarma ve börekleri yedikten sonra birazda pandemi korkusundan bir iki ziyaret yaptıktan sonra yeniden eve dönüyoruz.

Biz bu yazıyı kaleme aldığımız an saat 21.30 olmuştu, gün içerisinde birkaç kez aradığımız büyük patron Muzaffer Ercan’ı bir kez daha görüntülü aradık, büyük patron telefonu açtı “Bayramın mübarek olsun” dedik “Valla biraz sıkıntılı kurban henüz kesildi, soyulup paylaştırılacak, birkaç saat daha buradayız, bu sene anlayamadığım bir gecikme yaşandı” dediğinde kendisine “Sen en iyi ihtimal ile sabah namazına doğru eve gelirsin bari sabah namazını kurbanı kestiğin köyün camisinde kıl öyle gel” dediğimizde patron bize demediğini bırakmadı.

Neticede son derece tatsız tuzsuz, heyecanı olmayan eski zamanlar ile mukayese bile edilemeyecek bir kurban bayramı yaşadık, Gelecek bayramlarda bugünü arayıp aramayacağımız ile ilgili tahminimiz gelecek bayramlarda bugünleri arayacağımız noktasındadır.

Yine de bayramlarımız var olsun.