Tam yüz yıl!
-Koskocaman bir asır!
-Bir ya da birkaç ömre bedel yüz yıl!
-Neler geldi, neler geçti, neler gitti bu kocaman zaman diliminde?
-Hem siyasal, hem sosyal, hem kültürel, hem fiziksel, hem biyolojik, hem teknolojik ne değişimler yaşadı kocaman Anadolu ve Anadolu insanı? Kurtuluşun, kuruluşun ve başlangıcın kutlu olsun Anadolu!
-Ara sıra sekteye, kesintiye, darbelere, hainliklere, terörizme maruz kalsa da mutlu olsun Anadolu ve Anadolu insanı.
-Her ne kadar dâhili ve harici bedhahları olsa da Cumhuriyetimiz ilelebet yaşayacaktır.
-Mustafa Kemal, gençliğe hitabında gençlere seslenirken, ne demişti? ‘’Birinci vazifen, Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini korumaktır… Bir gün İstiklal ve Cumhuriyeti korumak zorunda kalırsan, içinde bulunduğun durumun şartlarını düşünmeyeceksin…’’ İşte bu sözlerin ardından geçen yüz yıl. Bu ülke halen Türk Gençliğine emanettir.
Bu mesajları verdikten sonra biraz da geçmişe bir göz atmak gerekir. Geçmişini bilmeyen bir millet, geleceğine ışık tutamaz, gelecek hayalleri kuramaz.
Oğuzların Bozok kolunun Kayı boyuna mensup olan ve Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu’ya geçen ve Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat tarafından kendilerine yurtluk olarak verilen Ankara yakınlarındaki Karacadağ yöresine yerleşmişlerdir. Osmanlılardan söz ediyorum. 1299 yılında Osman Gazi tarafından Bilecik/Söğüt’te kuruluşla başlamış bir devlet.
Uzun yıllar atılımlar yaparak geliştirilmiş, sınırları genişlemiş ve neredeyse dünyanın dört bir bucağına yayılmış hâkim bir devlet. Ancak bu gelişim ve genişleme öyle kontrolsüz ve denetimsiz ki, hâkimiyeti bile kalmamış bir duruma dönüşmeye başlar.
Kuruluş devri: (1299 1453) Osmanlı Devleti'nin 1402 yılında Ankara'daki mağlubiyetinden sonra dağılması ile başlayan, Yıldırım Bayezid'in çocukları arasındaki saltanat mücadelesi ile devam eden ve 1413 yılında I. Mehmet Çelebi'nin tek Sultan olarak kabul edilmesi ile son bulan 11 yıl boyunca süren bu döneme Fetret Devri denir.
Yükselme devri: (1453 1579) Sanırım devletin en önemli ve en kaliteli dönemi de bu dönemdir.
Duraklama devri: (1579 1683) Bu dönem ise, Osmanlı’nın en durağan ve sınırlarını yerinde tutmaya çalıştığı dönemdir diyebiliriz.
Gerileme devri: (1699 1792) Bu dönemin bir bölümünü işgal eden bir de Lale Devri vardır. Bu dönemde özellikle teknolojinin ve sanayileşmenin önü açılmıştır. Sanat ve kültüre ağırlık verilmiştir. 12 yıllık mutlu dönem. Daha sonra Gerileme Dönemi başlar ki, sanırım en kötü geçen 93 yıllık bir dönemi kapsar. Bu dönemin sonlarına doğru da yıkılmaya giden yola çoktan girilmiştir artık.
Dağılma ve yıkılış devri: (1792 1918) Bu dönemde ise, neredeyse tüm dünyanın üzerimize gelmeye başladığı, padişahların beceriksizliği ve yetenek yoksunluğu olsa gerek ki bütün Anadolu dört bir koldan emperyalist devletlerin hücumlarına maruz kalır. Ülkemizi Osmanlı Devleti Döneminde, Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Ermeniler, Yunanlılar işgal etmişlerdir.
Adana ve civarı Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
İzmir, Eskişehir, Samsun, Bartın, Kahramanmaraş ve Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
Antalya, Konya, Söke civarını İtalyanlar tarafından işgal edilmiştir.
Erzurum ve civarı Ermeniler tarafından işgal edilmiştir.
İzmir ve Çevresi ayrıca Trakya bölgesi Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. 1800’lü yıllarda da Ruslar tarafından Kars ve çevresi Ruslar tarafından işgal edilmiş ve 45 yıl işgal altında kalmıştır.
Bu işgal dönemlerinde onlarca insanımız katledilmiş ve toplu kıyımlara maruz kalınmıştır. Hatta bana göre asıl soykırımlar Kars ve çevresinde Ruslar ve Ermeniler tarafından Doğu Anadolu’da yapılmıştır. Geçmişi kısaca böyle irdeledikten sonra 1918’ de Anadolu’da kıpırdanmalar başlar.
Ordu içerisinde bulunan Vatansever Türk Subayları da artık işgallerden ve baskılardan bıkmış ve kurtuluşa giden yolu örmeye başlamışlardı bile. Doğal olarak da bunların başında Gazi Mustafa Kemal, Enver Paşa, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kazım Karabekir ve adını şimdi sayamayacağım onlarca asker söz birliği, gönül birliği, duygu birliği yapmış ve Anadolu’yu düşmanlardan kurtarmak üzere harekete geçmişlerdi.
Anadolu'nun hemen her köşesinde örgütlenen Kuvayı Milliye “Millî Kuvvetler, Millî Güçler” anlamında ve düzenli ordu şeklinde teşkilatlanmamış “Milis Kuvvetleri” artık kurtuluşa ve kurulaşa giden yolda ilerlemeye başladılar.
Öncülüğünü yapan ve birçok cephede bire bir askere komuta eden Gazi Mustafa Kemal Paşa Anadolu’ya geçme kararı alır. 16 Mayıs1919’da başlayan, adı Bandırma Vapuru olan ve üç güren süren zorlu yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919’da Samsun’a iner. İşte tam da bu gün 19 Mayıs artık kurtuluşun ve kuruluşun başladığı an olur. Bana göre de bu tarih aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin de kuruluşudur diyebilirim.
-Çünkü tam da bu tarihle birlikte düşmana karşı direniş ve temizlik hamleleri başlatılmıştır.
-Birçok kongre ve buluşmalar yapılmıştır.
-Bu zaman diliminde Anadolu halk örgütlenmeleri yapılmıştır.
-Bu zamanda yüzbinlerce şehit verilmiştir.
-Sarıkamışlar vb. birçok olumsuzluklar ile Çanakkaleler, Sakarya Meydan Muhabereleri vb. de birçok olumlu olaylar da yaşanmıştır.
-Kuruluşun temelleri atılmıştır.
İşte Anadolu’nun en güzel kenti olan Samsun, o gün tarihinin en anlamlı gününü yaşıyordu. Samsunlu halkta zamanının en gururlu anını yaşıyordu. O günün yaşanmışlığıyla birlikte ülkenin üzerindeki kara bulutlar dağılmaya başlamıştı.
O günle birlikte tüm Anadolu halkı arasında seferberlik ilan edilmiş, genç, yaşlı, kadın, erkek hemen herkes bu seferberliğe katılmışlardır.
Ve beklenen o gün, o an gelmiş; Türk ordusu, 26 Ağustos 1922 gecesi Ahır Dağları üzerinde yer alan Yunanların geceleri savunmadığı Ballıkaya Mevkii’ sine ilerledi ve buradan sızarak Yunan hatlarının gerisine intikal ederek düşmanı gafil avladı.
Bu harekât tam da bir temizlik, süpürme ve yok etme harekâtıydı. Bu hamleyle birlikte, kurtuluş tamamlanmış ve artık kuruluş için de bir engel kalmamıştı.
Beklenen sonuç; küllerinden doğmuş genç bir ‘’TÜRKİYE CUMHURİYETİ’’.
Bu uğurda gazi olan, can veren ve şehit düşen Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm vatandaşlarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Ruhları şad olsun. Yaşasın Mustafa Kemaller. Bu günü en anlamlı ve önemli kılan da, Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti Türk Gençliğine armağan etmiş olmasıdır. Türk gençliğinin ihtiyaç duyduğu kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Yüzüncü yılın kutlu olsun Türkiye’m.