Batılı olmaya çalışmak, Doğulu gibi düşünmek

  Türk milletinin içerisinde bulunduğu durumu tarif etmek adına galiba kullanılacak en iyi tanım “Batılı olmaya çalışmak ama Doğulu gibi düşünmek” şeklinde olacaktır, zira son dönemlerde içerisinde bulunduğumuz ruh halini bundan başka tarif edecek bir ifade bulamıyoruz.
 

Yıllar yılı kapısını aşındırdığımız ancak belki dini, hassasiyetlerden, belki Ülke nüfusundan belki de ev ödevlerimizi tam olarak yerine getiremediğimizden olsa gerek özlediğimiz hayat standardını bir türlü yakalayamıyoruz.
 

Kanunlarının nerede ise tamamını Avrupa’dan alan ancak hal ve hareketlerini tamamen bir Ortadoğu ülkesinin insanı gibi dizayn eden bir Ülkenin özlediği, beklediği yaşam standardını nasıl yakalayacağı ile ilgili şu an bile bir netlik yoktur.

İçerisinde bulunduğumuz günlerde siyaset ile birlikte Sosyal hayatında karpuz gibi tam ortadan ikiye ayrılmasından dolayı doğru olanı yanlış, yanlış olanı da doğru görmek gibi bir hastalığa yakalanmış durumdayız.
 

Türkiye’de siyaset insanların mutlu bir hayat sürmesini sağlayacak hizmetlerin hayata geçirilmesinden çok siyaseten karşısındakinin bileğini bükmeğe doğru yönlenince ortaya hiç kimsenin mutlu olmadığı bir vaziyet çıkmış oldu.
 

AB’ye girmek, girdikten sonra da Avrupa ülkelerinin tamamında dolaşabilmek adına yaptığımız Anayasal değişiklikler TBMM’de bir bir yapılırken kafaların halen daha doğulu olmasını da anlayabilmiş değiliz.
 

03 Kasım 2002 tarihinde iktidara gelen AK Partinin ilk dönemlerinde AB’ye katılabilmek ve Türk insanının yaşam standardını da o ülke insanlarının standardına kadar çıkarmak adına yapılan çalışmalar bugün bile taraflı tarafsız herkes tarafından takdir ediliyor.
 

İlerleyen dönemlerde bir anda yüzünü batıdan, doğuya hem de Ortadoğu’ya çeviren Türkiye’nin o gün bu gündür başının beladan çıkmadığını girilen bataklıktan çıkmak bir tarafa daha da beter saplandığını gördükçe bir taraftan üzülüyor bir taraftan da “ne oldu da biz bu duruma düştük” şeklindeki sorulara cevap bulmaya çalışıyoruz.
 

Bir taraftan Batının gelişmişliğine özenirken ve elde fırsat varken gerekli işlemleri yapmak yerine yukarıda da belirttiğimiz gibi “hamasete dayalı” siyasetin daha çok prim yaptığı Ortadoğu ülkelerini model olarak görmek bizi her geçen gün daha büyük zorluklara götürüyor.
 

Türkiye şu sıralar son derece zor bir tünelden geçiyor, İçerisinde bulunduğumuz durum kötü, hatta kötünün kötüsü ancak her şeye rağmen Türkiye yarından tezi yok yüzünü son derece samimi bir şekilde Batıya dönmeli ve bu zor durumdan çıkmalıdır.
 

Yaklaşmakta olduğumuz Nisan ayı içerisinde AB’ye girebilmek yada en azından vizesiz dolaşabilmek adına pek çok yasal düzenlemenin yapıldığını  bununda çok kısa bir zaman içerisinde gerçekleştirmek adına bütün partilerin ortak hareket ettikleri düşünülürse her şeye rağmen ümitvar  olmak için pek çok sebebimizin olduğu görülecektir.
 

Kafamızı kuma gömmenin hiç kimseye faydası yoktur, Batı ile doğu arasındaki “yaşam standardı” artık gözle görülür bir şekilde Batının lehine gelişmektedir.

Bu noktada vatandaşlarımızın daha iyi şartlarda bir hayat sürmesi adına yapılması gereken ne varsa bir an önce hayata geçirilmeli bu vesile ile de özlediğimiz, düşündüğümüz güzel günlere doğru bir an önce yelken açmalıyız.


Bundan başka hiçbir şansımız yoktur.