31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçime artık fazla bir zaman kalmadı, 2019 yılında yapılan yerel seçimi hatırladığımızda siyasette beş yıllık bir zaman diliminin çok kısa olduğu hemen anlaşılıyor.
Seçim dönemi yaklaştığında her siyasi partide olağanüstü bir hareketlilik başlar, Milletvekili genel seçiminde partilerinin kapısını aşındıran aday adayları önce aday olmak sonrada seçilebilecek sıralarda bulunmak için siyaseten var olan tüm yolları denemekten geri durmazlar.
Bu durum yerel seçimde daha belirgin bir hale gelir
“-Belediye başkan adayı
-Belediye meclis üyesi adayı
-İl genel meclis üyesi adayı
-Muhtar adayı
-İhtiyar heyeti adayı”
derken milyonlarca insan mobil bir halde o parti senin bu parti benim koşturup dururlar.
Çok sayıda siyasetçi seçilmek için çaba gösterirken Türkiye’de var olan siyasi partilerin genel merkezleri, İl-ilçe ve belde başkanlıkları da seçmenin önüne en fazla oy alacak adayı çıkarabilmek için o yerleşim merkezindeki nüfuzlu ve hatırlı isimlere “gel partimizden aday ol” çağrısını yapar dururlar.
Böyle bir noktada partilerin içerisinde kuruluşundan itibaren yada daha sonra partiye katılanlarda kendilerine göre belediye başkan adayı oda olmuyorsa en azından meclis üyesi adayı olabilmek adına parti yetkililerinden çağrı beklerler.
Çoğu zaman adaylık bekleyenlerin bu çağrısı yankı bulur, Uzun yıllardır partilere sadakat ile hizmet eden isimlerin siyasi yada ticari bir bagajı yoksa yani aday olduklarında partiyi zora sokacak suçlamaları yoksa bu isimler zaten aday ilan ediliyorlar.
Asıl sıkıntı bir belediye başkanlığı için birden fazla başkan adayının olduğu seçim bölgelerinde yaşanıyor, Normal şartlarda herkesin kendisini kazanacak noktada görmesine hiç kimsenin bir itirazı olmuyor, böyle zamanlarda da gönlünden adaylık geçenler “-Benden iyisi yok bu yüzden benim aday gösterilmem gerekiyor” diye düşünüyorlar.
Başkan adayları dışında partisi kazansın kazanmasının “ben mutlaka ilk sırlardan meclis üyesi adayı gösterilmeliyim” diye düşünen bunlarla beraber bir yada birkaç dönem meclis üyeliği yapmasına rağmen “bir dönem daha mecliste olmam lazım zira tecrübe kazandım” diye düşünen hatırı sayılır bir kitle bulunuyor.
Söz konusu aday adaylarından birisine yada bir kaçına “-sizin insanlığınızdan kişiliğinizden bir sıkıntımız yok ancak sizin gibi adaylığı düşünen diğer arkadaşımız ile daha fazla oy alacağımızı hatta kazanacağımızı düşünüyoruz” denildiği an kıyamet kopuyor.
Şu sıra bu anlattığımız olaylara bol bol şahit olacağımızı düşünüyoruz, daha düne kadar “-Partimden ayrılacak en son insan benim” diyen, diğer partileri en ağıza alınmayacak ifadeler ile aşağılamaya çalışan pek çok ismin hiç akla hayale gelmeyen siyasi partilere katılacaklarını göreceğiz.
Bu durum biz bildik bileli her seçim öncesi yaşanıyor, bundan sonra da yaşanacak, Ancak geçmiş tecrübeler ile şahittir bu tür gidiş gelişler seçmen nezdinde pek dikkat çekmez çünkü seçmen daha çok partilerin genel merkez politikalarına birde belediye başkan adaylarına bakarak tercih kullanır.
Böylesi durumlarda partilerden ayrılanlarında, o partinin yöneticilerinin de son derece serinkanlı bir şekilde davranmaları gerekiyor.
Hepimiz biliyoruz ki siyasi partiler gider dostluklar kalır.
Dostlarımız ile siyaset yüzünden kavga etmeyelim.
Yarın düğünlerde el ele tutuşacağız
Cenazelerde aynı safta durup aynı tabutu mezarlığa taşıyacağız.
Sakin olmakta fayda var.