11 Mart 2020’de korona virüsten ilk ölüm ile birlikte büyük bir şok yaşamıştık.
Bu görünmez öldürücü salgına karşı derin bir korku ve kaygı duymaya başladık.
Salgındaki ölüm ve vaka sayısı arttıkça işin ciddiyetini çok daha iyi anlamaya başladık.
Kendimiz ve ailemiz için tedbirlerimizi aldık, maske ve hijyen ile mesafe kurallarına dikkat ettik.
Bir süre böyle gitti.
Ne zaman ki havalar ısınması ve alınan tedbirlerin neredeyse tümden gevşetilmesi ile birlikte her şey değişmeye başladı.
Salgının geçtiğini sanan büyük bir kitle sokaklarda maskelerini çene altlarına, kollara falan takarak dolaşmaya başladı.
Çarşı Pazar eski günlerine döndü.
Her yer tıkış, tıkış.
Kapalı mekanlarda hiçbir kurallara uyulmadı, virüsün yayılması için ne gerekiyorsa yapıldı ve yapılıyor.
Hele bayram ile birlikte sahil kesimleri, tatil beldelerindeki insan kalabalıklar gerçekten büyüt tehlike oluşturacak gibi görünüyor.
Bu kadar ciddiyetsizlik, sorumsuzluk olmaz.
Bu konuda ülkeye yönetenlerin sorumsuzluğu çok daha büyüktür.
Resmi rakamlara göre şu aralar her gün ortalama 40-50 kişinin öldüğü ve vaka sayısının 6 bin civarında seyrettiği ülkemiz de salgın basite alınıyor.
Uzmanlar, “Tehlike artarak devam ediyor” diyor.
Denilene göre son bir süre sonra salgına karşı bu aymazlığın karşılığı mutlaka görülecek.
Ancak tüm bunlar kimilerinin umurunda değil.
Kendi yaşamını hiçe sayarken başka insanlarında yaşamını tehlikeye atıyorlar.
Salgın geçmedi ve bitmedi.
Öldürmeye ve sinsi bir şekilde yayılmaya devam ediyor.
Böyle devam ederse çok daha fazla can kaybının yaşanması büyük olasılık.