Aradığınız insanlığa ulaşılamıyor

Aradığınız İnsanlığa Ulaşılamıyor

Telefon çalar…
Bir ses bekler gönül, bir nefes, bir teselli…
Ama karşıdan gelen hep aynı cümle olur:
“Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.”

Bugün o ses, telefonlardan değil; insanlığın kalbinden yükseliyor.
Numarayı çeviriyoruz, umutla bekliyoruz ama cevap yine aynı:
“Aradığınız insanlığa ulaşılamıyor…”

Çünkü vicdanlar sustu,
Merhamet yolunu kaybetti,
Çıkar, dostluğun önüne duvar ördü.

Komşu komşuya kapısını kapattı,
Selamlar yabancılaştı,
Sofralarda ekmek çok ama bereket yok artık.
İnsan, insana ulaşamıyor; herkes kendi hüznünde boğuluyor.

Oysa insanlık;
Bir yetimin başını okşayan şefkatteydi,
Bir annenin duasında gizliydi,
Bir garibin eline bırakılan sıcak ekmekteydi.

Şimdi şehir ışıkları gözlerimizi kamaştırıyor ama kalplerimiz zifiri karanlık…
Dünya dönüyor ama insanlığın kalbi çoktan durmuş gibi…
Biz arıyoruz, çırpınıyoruz ama hep aynı cümleyle yüzleşiyoruz:
“Aradığınız insanlığa ulaşılamıyor.”

Ve bu ses, gecelerin koynunda yankılanıyor.
Bir yetim ağlıyor, kimse duymuyor…
Bir garip aç kalıyor, kimse görmüyor…
Bir mazlum feryat ediyor, kimse koşmuyor…
Çünkü herkes kendi derdine düşmüş,
Herkes kendi yarasını sararken başkasının kanını görmez olmuş.

Belki de insanlık artık bir mezar taşında yazılıdır:
“Burada merhamet uyumaktadır.”
Belki de çürüyen sadece toprak değil;
İçimizdeki iyilik, vicdan, kardeşliktir.

Ama yine de umut, küllenmiş bir ateş gibi içimizde bekliyor.
Bir gün rüzgâr eser, küller savrulur,
O ateş yeniden alev alırsa…
Belki o zaman duyacağız yeni bir ses:

“Aradığınız insanlığa ulaşıldı… lütfen hatta kalın.”

Ve işte o an, kaybolmuş merhamet geri döner.
Kardeşlik yeniden filizlenir.
Bir tebessüm, bin yaraya merhem olur.
İnsanlık, toprağın altına gömülmüş bir tohum değil; yeniden yeşerecek bir fidan olur.

Ama o gün gelene kadar, çalan her telefon,
Susen her dost, kapanan her kapı bize aynı acıyı hatırlatacak:
“Aradığınız insanlığa ulaşılamıyor…
Sinyal sesinden sonra bırakacağınız umutlar, belki de yarının tek mirasıdır.”

Ve bil ki…
İnsanlık kaybolmadı, sadece suskunluğa gömüldü.
Vicdan ölmedi, sadece yorgun düştü.
Merhamet bitmedi, sadece unutuldu.

Belki yarın değil, belki öbür gün de değil…
Ama bir gün mutlaka o kapılar yeniden açılacak,
O selamlar yeniden duyulacak,
O sofralar yeniden bereketlenecek.

Çünkü insanlığın numarası silinmez,
Sadece karanlıkta gizlenir.
Biz aramaktan vazgeçmezsek,
Bir gün mutlaka çalacak o ses:

“Aradığınız insanlığa ulaşıldı…
Ve artık hep hatta kalacak.”