Kent merkezlerinde yada köylerde bulunan Muhtarlar beş yıllık görev sürelerinin büyük bir bölümünü köylerinin içinden geçen yollara asfalt döktürmek adına belediye başkanlarının kapısında geçiriyor, Yollara asfalt işi başarılsın yada başarısızlıkla sonuçlansın bu kez maraton Köy mezarlığının çevresine güvenlik duvarı yada çitleri ile donatmak için başlıyor.
Kent merkezlerinde yada köylerde bulunan Okul müdürlerinin de aslında muhtarlardan pek farkı yok, Okul müdürleri de göreve geldikleri günden itibaren belediyeyi su yolu edip “Başkanım bizim okulda şu kadar öğrenci var okul bahçemiz toprak, bahçeyi bir an önce asfalt yapıp çocuklarının ayaklarını yazın tozdan kışın yağmur çamurdan korumak lazım” diye ricacı olup duruyor.
Mahalle sakinleri kurdukları STK’lar vasıtası ile yine belediyelerin kapısını aşındırıp “Mahallemize çocuk parkı, mahallemize oyun grupları” diye ziyaret üzerine ziyaret yapmaktan geri duramıyorlar.
İşin özü herhangi bir kuruma yönetici olan Vatan evlatları zamanlarını o kurum ve kuruluşlardaki asıl işlerinden ziyade daha çok o kurumun fiziki durumunu iyileştirmek adına bulabildikleri her yolu denemekten başka bir çare bulamıyorlar.
Vatandaştan gelen taleplerden artık bunalan Belde yada ilçe belediye başkanları da başta bağlı bulundukları Büyükşehir belediye başkanları olmak üzere Bakanlıklar düzeyinde temaslar ve ziyaretler yaparak yerleşim bölgelerinin ihtiyacı olan kurumları kazandırmaya çalışıyorlar.
Dikkat edilirse 31 Mart tarihinde yapılan yerel seçim sonrası bulundukları yerleşim merkezine belediye başkanı olan siyasetçiler zamanlarının çok büyük bir bölümünü Büyükşehir belediyelerde ama ondan daha çok tüm bakanlıkların bulunduğu Ankara’da geçirmek zorunda kalıyorlar.
Türkiye’de yaklaşık dokuzyüz ilçe belediyesi ile 3 bin civarında belde belediyesi var, sözünü ettiğimiz bu belediye başkanları göreve gelir gelmez kendilerinden önce sanki o yerleşim merkezinde hiçbir hizmet yokmuş gibi davranıp yeni kurumlar açmaya çalışıyorlar.
Biz kendimizi bildik bileli iktidarlar değişiyor, Başbakanlar, cumhurbaşkanları değişiyor, bakanlar, milletvekilleri değişiyor, bütün bunlar ile birlikte dünya değişiyor ancak bizdeki anlayış bir türlü değişmiyor, bu gidişle de değişeceği yok gibi.
Okulu bitirip bahçe düzenlemesini yapmamak, bir yerleşim merkezini belediye ilan edip hizmet binası ihtiyacını gidermemek, Bir bölgeyi mezarlık alanı ilan edip mezarlığın etrafında güvenlik çemberi oluşturmamak bize has bir davranış biçimi olsa gerek.
Kent merkezinde bulunan mahallelere ulaşım için var olan otobüs seferlerinin o mahalleden geçmesini sağlamak adına bir ömür tüketen muhtarlar ve mahalle sakinleri biliyoruz, Bu hizmeti getirebilmek adına iktidar partisinden siyasetçileri araya koyanlar var, işi görülsün diye hiç istemediği halde belediye yönetimlerinin mensup oldukları siyasi partilere üye olan büyük bir kitle var.
Rahatsızlığı dolayısı ile daha çabuk muayene olmak adına araya bir sürü siyasetçi koyan, oğlunu, kızını yada bir yakınını iş sahibi yapabilmek adına o parti senin bu parti benim diye dolaşan kitleler bundan 30 yıl önce de vardı, 10 yıl önce de vardı şimdi de var..
Vatandaşın daha rahat bir hayat sürebilmesi adına yapılması ve hayata geçirilmesi gereken planlamalar gerçekçi bir şekilde bir türlü hayata geçirilemeyince en ufak bir ihtiyacın karşılanması adına yönetim katında bulunanlar maalesef kapı kapı dolaşmak zorunda kalıyor, zamanlarını bu uğurda feda ediyorlar.
Bu kafa yapısı ile işlerin düzeleceğine her şeyin yerli yerinde olacağına olan inancımızda her geçen gün gerileme olduğunu üzülerek müşahade ediyoruz, Hayatımızı zorlaştıran günlük politikalar ve bu politikaların ortaya çıkardığı olumsuzluklar maalesef bizi büyük zorluklar içerisinde bırakıyor.
Zaman zaman olması gerekenler ile ilgili işin başında bulunanlar “Senin işin mümkün değil olmaz” demelerine rağmen var olan problem hatırı sayılır bir siyasetçinin telefonu ile saniyeler içerisinde çözüme kavuşturuluyorsa orada haktan, hukuktan bahsetmek beyhude bir beklenti olacaktır.
Biz yukarıda da belirttiğimiz gibi umudumuzu kaybettik, umarız bizden sonra gelen nesiller bugünlerde yaşananları sadece hoş bir anı olarak hatırlar, ömürlerini boşuna geçirecek anlamsızlıklar ile harcamazlar.