Çıldır Çalıştayı
Anadolu ülkemizin bel kemiğidir. Kimi yerinde hayvancılık, kimi yerinde tarım, kimi yerinde bağcılık-bahçecilik, kimi yerinde turizm hareketliliği. O kadar mükemmel bir yer olmasına rağmen, halkın bir bölümü hala aç-sefil, birçoğu yaşamından şikayetçi, başka bir bölümü yönetimlerden dertli, bir bölümü de kendinden şikayetçi.
Anadolu derken ülkemizin batıya göre 1700 km uzağında olan ve doğudan ülkemize sınır bekçiliği yapan Kars-Ardahan-Iğdır bölgesinden bahsediyorum. Yakın zamanda bölgeye yapmış olduğum beş günlük çalışma ziyaretinden edindiğim gözlemlerimi değerli ülke kamuoyuna aktarmayı kendime borç saydım. Bu gözlemlerimi bir yazı dizisi halinde birkaç bölümde yayınlayacağım. Bunlardan ilk bölümü doğaldır ki Çıldır Dernekler Federasyonu’nun organize ettiği ve benim de moderatörlüğünü yapmış olduğum ÇILDIR ÇALIŞTAYI olacaktır.
Aslında bölgemize bir çalıştay için gittim. Tabi ki geleceğe dair planlarım da vardı bu ziyaretin içerisinde. Önce çalıştaydan başlayayım isterseniz: Çalıştay, Çıldır Dernekler Federasyonu’nun ilçenin sıkıntı ve sorunlarını dile getirmek, tartışmak ve sonucunda bir rapora dönüştürerek çözüm yerlerine ulaştırmaktı. Gayet doğal ve iyi niyetle düşünülmüş ve planlanmış bir organizasyon. Buraya kadar her şey normal. Ancak, uygulama aşamasına geçtiğimizde bazı şeylerin normal olmadığını, eksikliklerin ve aksaklıkların yaşandığını gördük. En önemlisi de katılımdan kaynaklanan çok ama çok büyük hayal kırıklıkları. Aslında bazı durumlarda nicel durumlar çok etkili değildir. Olayın niteliği daha önemlidir ama psikolojik etkisini düşündüğünüzde niceliğinde başka bir önemi olduğunu anlıyorsunuz.
Öncelikli olarak kendimde bir dernekçi olduğum için derneklerimizin eksikliklerini anlatmak ve öz eleştiri yapmanın daha doğru olacağını düşünmekteyim. Çünkü aynı zamanda ben bir gazeteciyim. Gazeteciliğin özü de halka doğru haber yansıtmaktır. Birilerini memnun etmek için haber yaparsanız, bu durumdan en çok da siz mutsuz olursunuz. Öyle eğri oturalım doğru konuşalım. Bana göre en büyük eksiklik Çıldır dernekler Federasyonu’nun planlaması ve programlamasıydı.
Hele hele üst çatı bir kuruluşun biraz daha profesyonel davranması ve hazırlıklı olması gerekirdi. Ne yazık ki, bu hazırlık ve planlama salona ve programa pek yansımadı. Öncesinde uyarmalarda bulunmuş olmama rağmen bu uyarılarımın pek de dikkate alınmamış olduğunu gördüm.
Birincisi, ilgililerin katılımlarıydı. Örneğin 20-25 dernekli bir federasyonun katılımcı dernek sayısı sanırım on bile değildi. Bu demek oluyor ki, dernekler kendi almış oldukları kararlara bile uymuyorlar. Bizdeki dernek anlayışı sadece başkandan ibaret bir anlayış. Dernek başkanı bir yere gidemiyor ya da katılamıyorsa ikinci adamıyla temsil edilir.
Ama o salonda bu da yoktu. Hatta derneğinin köylüsüyle bağının olmadığı da salona yansımıştı. Dernek var, köy muhtarı yok. Köy muhtarı var, derneği yok.
Ya da en azından köylülerinden birkaç insan bile yok. Hele ilçe merkezinden tek bir Allah’ın kulu yok. Demek ki biz dernekçiliği beceremiyoruz ve çok ciddi bir dernekçilik eğitimine gereksinim var.
İkincisi, ilçe resmi erkanının salonda olmamasıydı.
Düşünün ilçenin Dernekler Federasyonu ilçede ilçenin sorunlarını anlatacak ya da tartışacak ama muhatabı olan, ilçenin kaymakamı, belediye başkanı, ilgili daire amirleri, siyasi parti temsilcileri, meclis üyeleri, milletvekilleri hele hele basını katılmayacak.
Peki, siz neyi kimle tartışacaksınız?
Neden bu kurumlar sizin gibi önemli bir STK’yı ciddiye almazlar?
Sizin yaptırım gücünüz nerede kaldı?
Ya siz davet etmediniz ya da davet ettiniz ama sizi dikkate almadılar.
Böyle bir ilçe yönetimi olur mu?
Kaldı ki bu organizasyon herhangi bir siyasi organizasyon da değil ki diyelim ki siyasi kaygılarla katılım sağlamadılar.
Örneği çoktur, özellikle STK organizasyonlarına kurumlar çoğunlukla katılım sağlarlar.
Çünkü, STK’lar o kurumlara destek sağlar ve yardımcı olurlar. Hatta değerlerimiz dediğiniz ve davet ettiğiniz en az on kişi dahi katılım göstermiyor.
Ben ilçede bulunan ve zaten tek olan basınla görüştüm, davet edilmediklerini ve o nedenle de toplantıyı takip etmediklerini söylediler. Hatta siyasi partilerinde davet edilmedikleri bilgisini aldım.
Peki, siz sesinizi STK olarak kamu oyuna neyle ve nasıl duyuracaksınız?
Üçüncüsü, salonda gördük ki derneklerin, muhtarların ve diğer katılımcıların çalıştayın konusuyla ilgili bilgileri de yok. Toplantıyı düzenleyen kurumların kendileri bile kendilerini ciddiye alıp da neyi konuşacaklarını ve tartışacaklarını dahi bilmiyorlar. O an öğreniyorlar. Yani hazırlıkların eksik yapılmış olduğu ortaya çıkıyor. Oysa kurumsal kimlik taşıyan Federasyonun daha planlı ve hazırlıklı olması gerekir. Buradan da derneklerimizin bile nitelikli bir yapıda olmadıklarını gördük.
Dördüncüsü, psikolojik çöküntü oldu. Profesyonellerde çöküntü olmaz. Olumsuz etkilenmeler olur ama çökmeler olmaz. Bir günü kötü geçti diye diğer günleri de zincire kötü halka ekleme gibi bir lüksünüz olmamalı. Aslında Çıldır Fed’in çıkıp ilçe meydanında bir basın açıklaması yapması daha doğru olurdu ve planlamalarını kesintisiz sürdürürlerdi. Ancak bu da olmadı. Sanırım bölge milletvekilinin olumsuz çıkışları bu durumu da olumsuz etkiledi.
Sonuç olarak; yapılan etkinlik doğruydu. İçerik gayet güzeldi. Sunum ve salon programında bir eksik yoktu. İlk olması bakımından eksikler kaçınılmaz olurdu.
Ama ilk olmanın önemi kavranmalıydı.
Ayrıca emeği geçen tüm bileşenleri kutluyorum.
Planlamada eksiklik vardı.Program profesyonelce hazırlanmamıştı.
Davetliler konusunda çok büyük eksiklikler vardı.
Basının olmaması çok büyük bir eksiklikti.
Dernek başkanlarının böyle yaşamsal konulu bir etkinlikte tam kadro katılımı gerekirdi.
Mazeret üretmek yerine çare üretilebilirdi.
Programlama kesintiye uğratılmadan sürdürülebilirdi.Daha profesyonel ve kurumsal çalışma yürütülebilirdi.
Şimdi, şapkamızı önümüze koyup, sağlıklı düşünüp, bu işlerin böyle değil de daha farklı çalışma yöntemleriyle olabileceğinin dersleri çıkarılmalıdır.