Afganlılar.

Yıllardır ülkemizde bulunan Afganlı mülteciler diyor ki…

"Biz buraya koşullar daha iyi olduğu için geldik ama hiçte öyle değil.

Hayallerimizin hiçbiri gerçek değilmiş.

Burada hiç rahat değiliz.

Ev bulamıyoruz çünkü izin belgemiz yok.

Bize yer vermiyorlar.

Çalıştığımız yerler paramıza el koyuyor, daha önce çok yaşadık bunu.

Çok kötü durumdayız.

"Ben Afganistan'da diş hekimliği okudum, burada dericide çalışıyorum, asgari ücret alıyorum.

"Türkiye'de iyi de var, kötü de.

Ormanlarda da aynı, Çakal, Aslan her şey var.

Bir Türk vatandaşı günlük 150-200  liraya çalışırken, Biz Afganlar 70-80 liraya çalışıyoruz.

Yine de köle olarak bile bizi bu dünya kabul etmiyor.

"Yola beraber çıktığım arkadaşlarım yolda öldü. Yolculuk boyunca eli ayağı kırılanlar oldu.

Bazı insanlar bize kötü şeyler söylüyor. 'Geldiniz memleketimizi pislettiniz"

diyorlar.

İnsanlar keyiflerinden veya sırf macera olsun diye yaşadıkları topraklardan ayrılıp bilmedikleri diyarlarda kendilerine yeni hayatlar arıyor değiller.

Kimisi kolunu bacağını, kimisi annesini ve babasını kaybetmiş. Hepsinin de birer işi varmış ve şimdi yoksul kalmışlar.

Bizler yıllar önce, aynı milletin insanlarıydık, aynı bayrak altında yaşıyorduk.

Ülkemiz zor bir dönemdeyken bir tek silahı ve kurşunu yokken, İstiklal Mücadelesin de Hindistan ve Afganistanlı kardeşlerimiz kollarındaki bileziklerini satarak Türkiye’ye gönderdiler.

Oradan artan parayla, İŞ BANKASI kuruldu.

Babalarına vefa borcumuz vardır. Bu insani borcumuzdur.

Lakin bu borcu…

-Refah düzeyimiz, muassır medeniyetler sınıfına çıktığın da, kime,hangi ülkeye  gerekiyorsa, dindaş ırkdaş, ümmet ayrımı yapmadan, herkese yapalım fakat lütfen yerinde yapalım.

İçimize, evimize, mahremimize almadan yapalım. Devşirme olmayalım, başka bir ırkla entegre olmayalım.

Şöyle düşünelim bir aile babası evinden ailesinden sorumludur, yapılacak yardımı vs.yi gidip yerinde yapar veya ilgili kuruluşa yapar, alıp hanesine evine sokmaz değil mi?

Burda özün sözü şudur;

-Karar vericiler 85 milyon vatandaştan sorumludur.

-Eve lazım olan camiye haramdır.

-Önceliğimiz insanımız olmalıdır.

Devletimiz önlem noktasında Ağrı sınırıyla Iğdır sınırının tamamının duvarlarının, tüm ışıklandırmasını yapmış.

Ağrı ve Iğdır sınırının 50 kilometrelik sınır duvarlarını yapmış,

Sensor kameraları takmış.

Bunların hepsini de İran’la anlaşarak yapmış. O bölgede yaklaşık 300’ün üzerinde optik kuleler, radarlar kurmuş.

Orada ayrıca terörle de mücadele ediliyor, devletimiz, gerekli tüm tedbirleri almış durumda olsa da;

Şu an gelenler hepsi asker gibi.

Çocuk yok, kadın yok, yaşlı yok.

Hatta ellerinde ihtiyaçlarını görecekleri bir valizi, veya poşeti dahi yok.

ABD bunları talibana karşı kullandı.

Kısaca ajan ve vurucu tim gibiler.

Bunların babalarını ABD Ruslara karşı mücahit olarak kullandı.

Ruslar terk edince ABD girdi değil mi? Bunu bilelim.

Gelenlerin çoğuna, yaşam güvencesi verilmiş gibi.

Hepsi ülkemde kalırsa, yer altına inip, mafyalık yaptıracak.

ABD. Ülkemizin bölünmesi için başka yol deniyor.

Küreselciler nereden rahatsızlık verirlerse oradan kar görecekler.

Sonuç…

Lütfen ülkeyi maddi, manevi, insani, siyasi tüm göç ve istilaya kapatalım.