21 Yıllık AKP yönetimi, seçimle iktidarı kazanacak olan muhalefete devir etmemek için akla, hayale gelmeyecek konuşmalar yapıyorlar. Sürekli BEKA sorunundan bahseden iktidarın, bizzat kendilerinin esas BEKA sorunu olduğunu yaptıkları bu konuşmalarından anlıyoruz.
Hem bu konuşmalar öyle konuşmalar ki, 1400’lü yıllarda yaşamış ünlü İtalyan düşünürü Makyavel ve Adolf Hitler’in propagandistti Gobels’e mezarlarında takla attıracak türünden konuşmalar.
Demokrasilerde iktidarın el değiştirmesi ancak seçimle olur, bundan başka bir seçenek yoktur. 14 Mayıs seçim tarihini mevcut kanunlar çerçevesinde bizzat iktidarın kendisi tespit etti. Ama buna rağmen nasıl oluyor da Süleyman Soylu: "14 Mayıs siyasi darbe girişimidir, neresi yanlış bunun? Darbeyle yapamadıklarını seçimle yapmak istiyorlar. Erdoğan ABD'nin kurduğu sistemi tasfiye etti" gibi bir cümle kuruyor. Seçim yapmakla darbe yapmak nasıl oluyor anlaşılır gibi değil.
Camilerde siyaset yapmakla, kendilerinden önce yapılmış eserlere sahip çıkmakla akla hayale gelmeyecek yalanlarla seçim kazanmak için her yolu mubah gören iktidar mensupları seçimi kaybetmeyi anlayınca bu defa da darbe söylemini kullanıyorlar. Vatandaşın, bile-isteye kendi hür iradesiyle sandığa gidip oy kullanmasının darbeyle ne alakası olabilir?
Beştepe’nin Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum: 2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye'nin tam bağımsızlığına darbe olur. Bu başarılabilir mi ayrı konu. Temel devlet doktrinlerinin korunacağına ilişkin güven veren bir yaklaşımları yok.
21 yıldır devlette kurum ve kural bırakmayan bir iktidar hukukçusunun “Temel Devlet Doktrini”nden bahsetmesi ve iktidar değişiminin bağımsızlığımıza darbe vurulacağı nitelendirmesi çok ilginç geliyor doğrusu.
Eğer bir darbeden bahsedilecekse 16 Nisan 2017 referandumunda mühürsüz oyların geçerli sayılmasında verilen karar seçim darbesidir. Bu konuda ünlü hukukçu Anayasa Prof. Kemal gözler: “Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan bir oy pusulasıyla kullanılmış bir oy geçersizdir; çünkü 298 sayılı Kanunun 101’nci maddesi, bu oylar geçersizdir demektedir.” Diyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ seçim çalışması için gittiği Şanlı Urfa da: "Siz olsanız bir yere giderken ailenizi Kılıçdaroğlu'na mı emanet edersiniz Tayyip Bey'e mi emanet edersiniz?”
Türk ve Müslüman bir toplumda ailenin bir kutsiyeti, bir mahremiyeti vardır, inanıyorum ki başka topluluklarda da bu böyledir. Bir insan ailesini bir başkasına neden emanet eder, böyle bir saçmalık olur mu?
Bozdağ’ın saçmalıkları bu kadarla nihayet bulmuyor:
Gene Şanlıurfa da: “14 Mayıs akşamı Türkiye iki fotoğrafla karşılaşacak. Ya şampanya patlatıp bunu sabaha kadar kutlayanlar olacak, ya da temiz alnını şükür için secdeye koyup rabbine hamd edenler olacak.”
Bu sözler nasıl sözler… yıllarca adalet bakanlığı yapmış, devletten umur görmüş bir kişiye bu sözler hiç yakışıyor mu, nasıl söylenebilir gerçekten anlamakta güçlük çekiyorum.
BEKA sorununa gelince; Ziya Paşa’nın şu meşhur sözünü bilmeyeniniz yoktur sanırım: "Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Kuzey Irak’ta askerimizin kafasına 4 Temmuz 2003 tarihinde çuval geçirildi, Suriye de bulunan Türkiye’ye ait Süleyman Şah türbesi arazisi, 22 Şubat 2015 te DEAŞ terör örgütü tehdidine karşı terkedildi. Ege denizinde 2004 tarihinden itibaren 22 Türk adası ve bir kayalık Yunanistan askerleri tarafından işgal edildi.
Sağlıklı kalın.