29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyetimizin 100. Yılını yaşlısı ve genciyle göğsümüz kabararak milletçe kutladık. Kutlamaları eksik bulanlar oldu, önceden hazırlık yapılmalıydı diyenler oldu ve en önemlisi de şanına yakışır bir 100. Yıl Marşının yazılması gerekirdi diyenler oldu. Bu eleştirilerin hepsi de doğruydu ve haklıydı elbette.
Sembollerin geçmişi hatırlatması, geleceğe iz bırakması sebebiyle milletler tarihinde önemi büyüktür. Fransız İhtilali’nin 100. Yıl anısına Paris’te dikilen “Eyfel Kulesi,” Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşunun 100. Yılı anısına Fransa tarafından hediye edilen “Özgürlük Anıtı”nın New York şehrine monte edilmesi, İtalya’nın “Pisa” Kulesi gibi eserler gerek kendi vatandaşlarınca gerekse ülkelerine gelen turistler tarafından görülüp gezilmesi gereken yerlerdir. Bizim ülkemiz de de Cumhuriyetimizin 100. Yılını hatırlatacak, geleceğe iz bırakacak güzel bir eser yapılabilirdi ama olmadı.
Bazen şeytanın avukatlığını yapmak ta gerekebiliyor. Bugüne kadar hiç kullanılmayan Vahdettin Köşkü neden Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhur Başkanına ev sahipliği yapıyor? O Vahdettin ki, Osmanlı’nın Başkenti İstanbul’un(Pay-ı Taht) kapılarını işgal kuvvetleri İngiliz askerlerine açmış, sonradan da gene İngilizlerin “Malaya Zırhlısı”yla bu ülkeyi terk etmiştir.
29 Ekim’e günler kala Türkiye’nin dört bir yanından genci-yaşlısı köylüsü, kentlisi ve öğrencisiyle Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in İstirahatgâhı Anıtkabir’e koşarken,Devlet Erkan’ının Vahdettin Köşkünden Boğazdan geçen gemileri selamlaması oldukça manidar değil mi?
Milletiyle Cumhuriyetin 100. Yılı coşkusuna ortak olmak varken, Türk Milleti’nin yediden yetmişe hafızalarında olumsuz etkiler bırakarak kaçıp ülkesini terk eden bir Padişahın köşkünde bayram kutlamak Milletle ters düşmek değilse nedir?
Verilen Mesajlar Önemli
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Vahdettin Köşkünde yaptığı konuşmada: “Reddi miras yapmıyor şanlı tarihimizin her bir safhasını bağrımıza basıyoruz" demesi de gerçekten çok manidar.
Tabii ki şanlı tarihimizi reddi-miras edecek kadar şuurumuzu yitirmedik ama İşgalcilerin gemisine binerek kaçıp vatanını terk ederken, tarafını seçmiş olan bir padişahı da hayırla yâd edecek değiliz.
Evet, Atatürk’te bir Osmanlı Paşasıydı ama topraklarını işgal eden askerlerin vatanına sığınan Padişahın aksine, işgalci askerlerin Büyük Britanya Kralı VIII. Edward’ı ayağına getiren şanlı bir Türk Paşası idi.
Dolmabahçe Sarayında VIII. Edward onuruna verilen yemekte, yemek servisi yapan erlerden birisinin ayağı sehpaya takılır ve asker sendeler. Mustafa Kemal Atatürk bu esnada Kral Edvard’a dönerek: “Ben bu Millete her şeyi öğrettim ama başkasına hizmet etmeyi asla öğretemedim” diyerek İngiltere Kralına gereken mesajı vermiştir.
21 yıldır bu Millet hiçbir bayramını içinden gelen büyük bir coşkuyla Devlet Erkan’ı ile birlik ve beraberlik içinde kutlayamamıştır. Her Milli Bayram geldiğinde Başbakan veya Cumhurbaşkanı ya hastalanır, ya da seyahate çıkarlardı. Bu bayram ise TC. Cumhurbaşkanı’nın gene başkentten ayrı, üstelik İşgalci ülkenin gemileriyle kaçan bir Padişahın köşkünden askerini selamlayacak olması, Türk Milletine yeni bir şok daha yaşattı.
TC. Devletimizin nice yüzyıllara erişmesi dileklerimle:
Sağlıklı kalın.
Not: Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal’i vefatının 85. Yıldönümünde saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun.